Paris gezimizde rehber, dünya kadınlarının Simone De Beauvoir'e borçlu olduklarını, mutlaka okunması gerektiğini söyleyince okunacaklar listeme almıştım. Bu sene satın aldığım üç kitaptan ikincisi buydu.
Bir yazarı iyi yapan nedir? Bence kahramanların düşüncelerini, duygularını okura geçirebilmesidir. Okuduktan sonra boğazımda tortu, kalbimde pas kaldığına göre sanırım kitap iyi yazılmıştı.
Üç öyküden oluşan bu kitaptaki öykülerin ana kahramanları kadınlar. İlk öyküde, bir yazar olan kadının yaşlanması, iş tatminini kaybetmesi, kocasının ilgisinin azalması ve en çok da doğurup büyüttüğü çocuğunun muhalif bir birey olmasını beklerken, devlet memuru gibi sisteme itaati gerektiren bir meslek seçmesi ve annesinin yolundan çıkması ile yaşadığı hayal kırıklığı sonrası hayat sorgulamasından oluşuyor. Sonunda şöyle diyor kahramanımız
" ....takma dişler, siyatikler,zihinsel verimsizlikler ve yalnızlık olacaktı. Gelecekte gözlerimi bunlara dikmemeyi başarabilecek miyim? Yoksa onları dehşete kapılmadan izlemeyi öğrenecek miydim? Birlikteyiz, bu bizim son şansımız. Geri dönüşümüz olmayan bu son serüveni yaşamak için birbirimize yardım edeceğiz. Bu bizi daha katlanır kılacak mı? Bilmiyorum. Umuyorum. başka şansımız yok."
İkinci öykü, bir kadının içsel monologundan oluşuyor. Kızı intihar eden, bundan dolayı herkesin kadını, en çok da kadının kendini suçlaması, yalnızlaşması, psikolojisinin bozulması üzerine.
Kitaba adını veren son öykü "Yıkılmış Kadın" ise, evlendikten sonra işi bırakan; kendini çocuklarını eğitimine ve ev düzenine veren kadınla ilgili. Çocuklar evden ayrıldıktan sonra kendine zaman ayırmayı düşünürken kocasının başka bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrenen kadının bundan sonra yaşadıklarına dair. Bir süre kocasının iki eşliliğine kendine döner umuduyla ve canı da çok yanarak göz yuman ancak sonunda kocasının "onun tüm hayatı boyunca takdir edilmeyi beklediği özverilerini ve karakter özelliklerini" zayıf noktaları olarak öne sürüp ayrı eve çıkması ile yıkılan kadını anlatıyor. Sonunda boş olan evine dönen kadın şöyle diyor : "
"Kapı usulca açılacak ve kapının arkasındakileri göreceğim. Gelecek bu işte. Geleceğin kapısı açılacak. Usulca. Amansızca. Eşikteyim. Artık sadece bu kapı ve ardında pusuda bekleyen şey var. Korkuyorum. Ve kimseyi yardıma çağıramıyorum. Korkuyorum."
Beauvoir'in öykü kitabını beğendim ama şimdi alacak olsaydım öncelikle "İkinci Cins" ya da "Bir Genç Kızın Anıları" ile başlardım. Neyse, onları da okurum bakalım. (Kitapta en çok ilk öyküdeki aşağıdaki alıntıyı sevdim.)
Gençlik,İtalyanların güzel mi güzel bir isim verdikleri şey: stamina. Sevmeyi ya da yaratmayı sağlayan özsuyu, ateş. Bunu kaybettin mi her şeyi kaybetmişsin demektir.
Üç bölümü de harika özetlemişsiniz
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)
SilBağımsızlığı karakter edinmiş kadınlara selam olsun:) Canım tekrar Simone de Beauvoir okumak istedi. Çok geçti üzerinden.
YanıtlaSilSelamlar:))ben de diğer kitaplarını okumak istiyorum:)
SilDantelli fotoğraf fonu epeydir görmemiştim :) Bilmediğim bir yazar, ama bu yazıdan sonra merak ettim :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilÇeyizimden:)) teşekkürler.
Silikinci cins isimli kitabını duymuştum daha önce. Yaşasın feminizm! :)
YanıtlaSilfeminist olmayı beceremesem de yaşasın feminizm :))
Silstamina mızı hiç kabetmeyelim o zamaaan :) simone çok önemli tabii, genç kızlık ve kadınlık, iki kitabını okuduydum :)
YanıtlaSilStaminamizi kaybetmeyek:)) ben de daha feminist kitaplarını okumak istiyorum.
Sil