Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BRÜKSEL

BRÜKSEL Belçika'yı da, Brüksel'i de pek merak etmiyordum aslında. Bunun nedeni Avrupa Birliği'nin başkenti Brüksel'i kafamda bürokrasi ile eşleştirmem, bürokrasiyi de sıkıcı bulmam olabilir. Tur programında Rotterdam'dan sonra Brüksel vardı. Akşan Brüksel meydanını gezilecek, ertesi gün erkenden Brugge'a gidilecekti, ancak akşam dokuzda Brüksel'e varınca program kaydı ve öğleden önce Brüksel, öğleden sonra Brugge olarak değişti. Sabah sekizde otelden ayrılıp Brüksel meydanı Grand Place yollandık.Grand Place, Brüksel'in kalbi. Eskiden bataklıkmış, kurutulup meydana dönüştürülmüş. Etrafında eski, görkemli. heykellerle süslü gotik binalar var.Avrupa'yı ilk gördüğümde görkemli meydanlar, binalar beni heyecanlandırırken, gözüm alışmış olmalı, binaların muhteşemliği artık heyecan vermiyor bana. Durmaksızın ince, ince; sinsi sinsi yağan yağmurun da etkisi olmalı. GRAND PLACE Grand Place'in önemli binalarından biri Hotel de Ville, bele

KORONA GÜNLERİ

KORONA GÜNLERİ Sosyal medyayla gerçek hayat pek birbirini pek tutmuyor. Hafta sonu "evinde kal" çağrılarına uyarak burnumuzu çıkarmadık. Pazar günü tüm evi çamaşır suyuyla sildim. Silerken yeğenimin balıkların sularını kirletiyorsun dediği geldi aklıma. Neyse.. Sonra işe gittim. Müthiş kalabalıktı. Hafta sonu evde kapalı kalmamın pek anlamının olmadığı fark ettim. 65 yaş üstü, altı bir sürü insanla muhatap oldum. Müşterilere sinirlendim. Başka bir şehre gidip hayvan alımına karar veren mi, Mercedes kamyon almaya karar veren mi, dükkan alacak olan mı.. 70 yaşında sabahın köründe vadeli hesabına para yatırmaya gelen yaşlı teyzeye ne demeli? Çok kızgınım, ölmesine üzülmeyeceğim çok insan var, öyle kızgınım. İş yeri boyuna ilaçlanıyor, çamaşır suyuyla, dezenfektanla, sirkeli suyla siliniyor. Hava soğuk, sürekli havalandırılıyor, cereyanda kalıyoruz, üşütüyoruz. Kronik farenjitim var , boğazım ağrıyor, ara ara öksürüğe tutuluyorum, acaba hasta mıyım diyorum? Öksürdüğüm hal

TOSBAĞA GÜNLÜĞÜM

TOSBAĞA GÜNLÜĞÜM İçe dönük biriyim ben. Hep öyle oldum. Çocukken dışarıda oynarken bile bir an önce kitaplarıma, kendi dünyama  dönmek için sabırsızlanırdım.Evde olmayı hep sevdim. Büyüyünce karavanım olmasını, evimi her yere taşıyabilmeyi hayal ederdim. İnsanın karakteri kendini en başından belli ediyor aslında.Ama dışardan havalı görünen şeyler, belki bilerek pompalanan kapitalist hayatlar etkiliyor insanı. İzlediğim pek çok filmde gece geç saatlere kadar çalışan, topuklu ayakkabı giyen, iki eliyle neskafe fincanını tutan kadın imgesi çok havalı geliyordu bana. Öyle olmayı başarabilirsem her  şey güzel olacaktı. Oysa kahve bana hiçbir zaman iyi gelmedi, ne mideme, ne sinirlerime. Geç saatlere kadar ders çalışabilmek için içtiğim kahve uyumak isteyen bedenimle, uykusuz kaldığı için sinirlenen zihnime iyi gelmedi hiç. Kim olduğumu içten içe bilmeme rağmen karakterime uymayan bir yaşam yolu seçtim. Gece geç saatlere kadar toplantılara kaldım, müşteri taleplerine yetişebilmek i

ROTTERDAM

ROTTERDAM Şubat tatilimiz Rotterdam'la başlıyordu. Rotterdam, Hollanda'nın nüfus olarak ikinci büyük şehriymiş. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar tarafından bombalanan şehir yeniden inşa edilmiş. Rotterdam  limanı Avrupa'nın en büyük limanıymış. 350.000 kişiye istihdam yaratan limanı nedeniyle geçim şehri olarak nitelendirilebilecek  Rotterdam'ın nüfus yapısı da ekonomik nedenlerden dolayı çok kültürlüymüş. Rotterdam'daki üç saatlik gezimize Kübik evlerle başladık. 1977 yılında 55 ev olarak planlanan evlerin 39 u hayata geçirilebilmiş. Yamuk duran, iç içe geçmiş küpler, uzaktan bakınca tek başına ağaca, birlikteyken ormana benziyor. Kübik evlerden bir tanesi ziyarete açık ve 3 euro ücret ödeyerek gezilebiliyor.  Gezdiğimiz kübik ev üç katlıydı. İlk katında mutfak ve oturma odası, ikinci katta yatak odası, en üst katta balkonu vardı. Yamuk yumuk şekilli odalar bana çok hitap etmiyordu, dışardan sarı-gri renkleri ile güzel bulduğum kübik evlerin, içer

TURLA GEZMEK

lüksemburg TURLA GEZMEK  Şubat'ın son haftasına yedi günlük promosyon tur bulduğumuz için çok mutluydum. Rotterdam- Brüksel-Brugge-Paris-Nancy-Köln-Lüksemburg- Amsterdam olmak üzere sekiz şehri, kişi başı 300 euroya gezebilecektik, üstelik ekstraları da azdı. Geçen sene İtalya'nın üç şehrini tursuz gezmiş, ulaşıma çokça para vermiştik. Hem yol bulma filan derdi yok dedim kendime,  daha az yorularak bir sürü şehir göreceğim. Daha önce biri yurt içi , biri yurt dışı olmak üzere iki tura katılmış, iki rehberinde iyi niyetine rağmen hayal kırıklığına uğramıştım. Bu sefer neden öyle olmayacağını umduğumu bilmiyorum. Tur programında uçağa biniş kapısında rehberle buluşulacağı yazıyordu, kendi çabamızla rehberi bulduk ama rehberimizin uykusu açılmamış olmalı ki indiğimizde hangi alanda buluşulacağına dair bilgi vermedi. Çok da takılmadık bu noktaya, yetişkin insanlardık sonuçta, yolumuzu bulurduk. Oysa rehberin bu bilgilendirmeyi yapmaması, yarım saatimize mal oldu, çünkü gru