Ağaç Ev Sohbetleri'ni Andromeda organize etmeye devam ediyor. Bu haftaki konumuz deprem.
Biz depremler konusunda ne kadar bilgiliyiz ve ne derecede hazırlıklıyız?
Ülkemiz fay hatları üzerine kurulmuş, bugüne kadar depremler olmuş, bundan sonra da depremler olacak. Dünyada bilemediğimiz, öngöremediğimiz çok şey var, ama depremin olacağını öngörebiliyoruz, o halde ona göre davranmamız gerek.
Depreme bireysel olarak hazır olmaktansa, çoğunluk gibi toplumsal olarak hazır olmak gerektiğini düşünüyorum. Artık ezberlediğimiz "deprem değil, bina öldürür" lafından haraketle bundan sonra yapılacak binaların doğru zeminde, doğru tekniklerle yapılması gerekiyor, önceden yapılanlarınsa kontrol edilmesi ve eksik olanların yıkılması gerekiyor.
Yapılması gereken bu kadar açıkken neden yapılamıyor? Öncelikle herkes kolaylıkla "müteahhit" olabiliyor. Belli bir mezuniyet şartı aranmadan 18 yaşını dolduran herkes "müteahhit" olabiliyor. Müteahhit olan kişi yaptığı binadan maksimum kar elde etmeyi planlayan kişi. Elindeki toprağa ne kadar çok daire yaparsa, o kadar kazanıyor. Ne kadar az maliyetli malzeme kullanırsa o kadar kazanıyor. Çalıştırdığı mimardan, mühendisten beklentisi karını arttıracak şekilde çalışması.
Müteahhitin yaptığı binayı kim denetliyor? Parasını yapı denetimi yaparak kazanan özel yapı denetim firmaları. Müteahhit istediği yapı denetim firması ile çalışabiliyor. Şimdi soru müteahhit kendi malzeme eksiğini, proje aykırılıklarını ortaya çıkaran firma ile mi çalışır yoksa "görmeyen" firma ile mi? Diğer soru yapı denetim firması işini eksiksiz yaparsa iş alabilir mi, yaşayabilir mi? Tabii ki hayır..
Yapı denetim firmalarını da denetlemesi gereken kurum var, Çevre Şehircilik Bakanlığı. Peki burada çalışan memurlar "kalantor" denilen müteahhitlere kafa tutabilir mi, yapı denetim firmalarını kapatabilir mi? Pisliğe bulaşmak istemiyor, kafasını kuma gömüyor çoğu. Çünkü yaptırımı yok. Daha doğrusu yaptırım kağıt üstünde var ama uygulamada yok.
Bizi ülkemizin asıl sorunu yazılı kuralların olması ama uygulanmaması. Bunun çözüm nedir bilmiyorum.Bir de doğru olmayıp da popülizm için konulan ve uygulanan kanunlar var. Eskiden her seçim öncesi gecekondulara ruhsat verilirmiş, yakın zamanda da "İmar Barışı" gibi ucube bir yasayı çıkarılıp kaçak binalar "beyana" dayalı olarak ruhsatlandırıldı.
Bireysel olarak bakarsam bugüne kadar deprem eğitimi almadım, deprem tatbikatına katılmadım. Depremler sonrası televizyonlardan öğrendiğim "kolonların yanına gidip, cenin pozisyonu alıp, kafama kitap koyarak" hayatta kalmayı planlıyorum. Eşim deprem eğitimi almıştı, iş yerinden deprem çantası hediye etmişler ,içinde fener, sargı bezi filan var. Yiyecek ,içecek yok. Büyük bir afet yaşamadım bugüne kadar yaşadığım en büyük deprem 5 şiddetindeydi. Deprem kısa süreli bir olay ve ben bu saniyeleri "neler oluyor, avize sallandı, televizyon sallnıyor, hımm deprem oluyor" şeklinde düşünüp olayı kavramaya çalışarak geçiriyorum. Sonuç olarak ne toplumsal olarak, ne de bireysel olarak deprem konusunda ışık görmüyorum. Sonumuz hayrola..
Bu söylenenler lafta kalıyor. Depremden sonra unutuluyor ne yazık ki
YanıtlaSilhep aynı şeyleri yaşayıp duruyoruz :(
Silbiz öğrenemeyiz bunları. bu yıl dünyada gerçekleşen on adet 7 üstü depremde sadece bizde ölü var. ülkemizin ortalama ıq sü de 88 çıkmış :)
YanıtlaSilartık nasıl bir sistemin, düzenn içinde yetişiyorsak pırıl pırıl bebekler olup doğup sonra 88 iqlu tiplere dönüşüyoruz. müthiş :((
SilDoğru tespitler yazdıkların. Devletin en önemli görevi denetimdir. Yapı denetim özelleştirilemez. Dediklerinin hepsi doğru. Müteahhit parasını ödediği bir hizmetten karşılık bekler. Özel yapı denetim şirketleri yapılan yanlışları attıkları imzalarla kapatmaya çalışırlar. Deprem anında çıkar demirin azlığı, betonun kalitesizliği. Ama bunda ne yapı denetim şirketi ne de müteahhit birinci derece suçludur. Bir yerde usulsüzlük varsa bunu ortaya çıkarmak devletin görevidir. Sonuçta tarım arazisini imara açan, inşaata ruhsat veren, oturma izni veren devlet yetkilileridir. Kabak her zaman işin müteahhidinin başına patlar ama kendini denetleme görevi olan devletin memuru yapılması gerekenleri üç beş kuruş karşılığında görmezden gelmiştir. Çünkü bir yandan siyasi baskı altındadır memur. Beni korumayan devleti ben de koruyamam diye düşünmektedir. Adalet, adalet, adalet. Adalet olmazsa daha çok masumun canı yanacaktır. İşin esas sorumluları ellerini kollarını sallayarak dolaşırken yeni bir afetin kimlerin canını yakacağını bilmeden yaşam savaşı veren bir milletiz vesselam...
YanıtlaSildevlet de topu bireylere atıyor. bireyler olarak biz de toplaşıp bu kadar hayati, artık canımızla ilgili konuda bile isyan edemiyoruz. sistemi düşündüm de önce memur maaşları düşük ondan yapıyorlardır, o paraya niye don kişot olsunlar dedim ama sonra ne kadar maaş verilse de memurlarla düzenin devam edeceğine karar verdim. sanırım sistem sorunundan çok, yaşadıklarımız her konuda ahlak sorunu. ahlak kısmı çok eksik. onun için işimizi layıkıyla yapmıyor ve bundan gocunmuyoruz. ne yazık :(
Sil