Ana içeriğe atla

BARSELONA

BARSELONA

Barselona, benim gördüğüm ilk yabancı şehir. Geçen sene Mart ayında, üç günlüğüne gitmiştik. Bu mevsimde sıcak olur diye ilk burayı seçmiştik. Yabancı dilime pek güvenmediğimden de turla gitmeyi tercih etmiştik.

Rehberimizin dediğine göre Avrupa'nın en çok turist alan ikinci şehriymiş  Barselona. Türkiye'ye güvenlik ve bozulan uluslararası ilişkiler nedeniyle gelemeyen turistlerin yöneldiği ülkelerden biriymiş. O kadar çok turist gelmeye başlamış ki rahatsız olmuşlar, turist sayısına kısıtlama getirmeyi düşünüyorlarmış. Devasa ve sürekli koşuşturmacanın olduğu Atatürk Havaalanı'na göre Barselona Havaalanı oldukça küçük, eski ve sakindi. Daha da büyütelim, düşman çatlatalım gibi bir dertleri var gibi de görünmüyordu.

Barselona halkı kendilerini İspanyol olarak görmüyor ve  Katalon olarak tanımlıyormuş.. Fransız kültürü daha hakimmiş. Rehberimizin dediğine göre Madridlilere göre kibar insanlarmış. Katalonya gerek turizmi, gerek tarımıyla sürekli katma değer yaratan bir bölgeymiş ve çalışan biz, üreten biz, biz ayrılıyoruz demişler. Özerk yönetime sahip bölgede yapılan referandumda ayrılma kararı çıkmış ancak Madrid'deki merkezi hükümet  bunu tanımamış, iki ayrılıkçı lideri tutuklamış. Dahası sürekli demokrasiden söz eden Avrupa Birliği Madrid tarafını tuttuğunu, ayrılması durumunda Barselona'nın Avrupa Birliği'nden çıkarılacağını deklare etmiş, Barselona'nın sermaye şirketleri de çıkarlarından vazgeçmeyi göze alamayınca Katalonlar yalnız kalıvermişler. Ancak biz gittiğimizde Katalonlar bağımsızlıklarından vazgeçmiş değillerdi ve evlerin balkonlarında ayrılıkçıların bayrakları asılıydı.  Ayrılıkçı liderlerin serbest bırakılmasını isteyen protestocuların yürüyüşlerine de denk geldik. ..

Barselona'da ilk La Rambla caddesine bıraktı bizi rehber. İlk izlenimim insanların rahat giyinmeyi tercih ettiğiydi. Topuklu giyeyim, aşırı makyaj yapayım diyen yoktu.La Rambla caddesi şehrin içinden geçen sağlı sollu akan trafiğin ortasında genişçe bir yaya yolunun olduğu güzel bir cadde. İzmir'deki Sevgi Yolu'nun geniş ve uzun hali, ve daha canlısı. Barselona, İzmir'e benziyor zaten.Yaya bölgesinde, magnet satanlar, cafeler, sokak sanatçıları ve bir aşağı bir yukarı yürüyen insanlar var. Sokak sanatçısı demişken sokak sanatçısının fotoğrafını filan çekersek para vermeliymişiz, çünkü o esnada o çalışıyormuş ve para vermeden fotoğrafını çekmek ya da emeğinden faydalanmak ayıpmış.La Rambla caddesinin sonunda Kristof Kolomb heykeli var ancak rehberimizin anlattığına göre kızılderililere kötü davrandığı için Barselona'da Kolomb'un seveni kadar sevmeyeni de çokmuş. (Çok fazla kızılderili'ye benzeyen insan vardı zaten.) Demek ki dünyanın her yerinde insanlar kahramanlar ve heykeller konusunda anlaşamıyor,  en iyisi bizim yaptığımız gibi elma, üzüm heykeli yapmak, böylece ortak müşterekte buluşmak  belki(!) Caddelere de şair ve yazar isimleri yerine 1  numara; 3578. sokak filan demeli.Ruhsuz olur  ama birleştirici olur.

La Rambla Caddesi'nden sonra, La Rambla'daki eski halk pazarı Mercat De La Boquearia'ya daldık. Cıvıl cıvıl renkli bir yer. Eşim pembe, kısa saçlı bir kadının dondurmasını yemeyi tercih etti, bense 1-1,5 euro arası satılan doğranmış meyve salatası aldım. Öyle lezzetliydi ki anlatamam. Cennet vatanımızda her şey yetişiyor diyoruz da şunu söyleyebilirim ki orada yediğim meyveler bizimkilerden sulu, canlı ve lezzetliydi. Ejder meyvesinin de tadına bakmış oldum. Taze sebze ve meyveler öyle diri, öyle canlı görünüyordu ki hepsini alası geliyor insanın. Sebze ve meyve satılan yerlerin yanında kasaplar, pastane ürünleri satanlar, çikolata satıcıları filan da var. Kasapların orada gezerken kasaplara katil diyen ve "yaşamak istiyorum yazılı koyun, inek resimleri"taşıyan,10-15 kişilik vegan grup bastı orayı, dertlerini yüksek sesle söyleyip gittiler. Bizde olsaydı kasaplardan "ekmeğimle oynuyorsunuz" gerekçesiyle sağlam dayak yerlerdi sanki.İlk gün böyle gezdikten sonra, otelimizin bulunduğu 40 dakika mesafedeki Sabadell kasabasına gidip, biraz oralarda dolaştık ancak Sabadell düzenli, temiz bir yer öyle anlatacak fazla bir şey yok. Sadece araba satan galerinin önünden geçerken sıfır arabaların 12.000-13000 euroya satıldığını görünce çok şaşırmıştık, biz burada 2-3 katını ödüyorduk çünkü.

2. gün oteldeki zeytinsiz, peynirsiz, çaysız, kısaca bizim kahvaltnın yanında esamesi okunmayacak ne idüğü belirsiz şeyden sonra; Park Quell'i gezmek için otelden ayrıldık. Ünlü Katalan mimar Gaudi'nin aristokratlar için tasarladığı bir siteymiş ancak yarım kalmış. Buraya ilginç kılan masallardan çıkmış gibi olan tuhaf yapıları. Hansel ve Gratel masalı gibi ama gerçek. Rengarenk mozaikler, yuvarlak hatlı binalar. Gaudi  mozaikler yetmeyince evdeki porselen tabağı çanağı kırıp tavana yapıştırmış.
park quell-gaudi

Rehberimiz Park Quell'de gezerken rastladığımız seyyar satıcılardan magnet almanın daha uygun olduğunu söyleyince üşüştük adamın başına. Adamın Türkçe konuşmayı bilmesi de sürpriz oldu. Mültecilerin geçiş ülkesi Türkiye :)
park quell-tabak çanak kırıkları


Park Quell'den sonra İspanya'nın farklı bölgelerindeki mimarilerini temsil eden evlerin bulunduğu Poble Espanyol köyünü gezdik. En başta miniatürk gibi bir yeri hayal etmiştim ama burası gerçek boyutlu evlerin bulunduğu güzel bir yermiş meğer. Çikolata filan aldık.
poble espanyol akdeniz sokağı

Burdan sonraki durağımız yine bir Gauidi eseri olan muhteşem Sagra Da Familia kilisesiydi. Ben bugüne kadar böyle güzel bir mimari görmedim. Burayı güzel kılan mimarın İncil'deki pasajları kilise duvarlarına işlemesi. Bebek İsa'nı doğumu, vaftiz edilmesi vesaire.. Üç duvarının her biri İsa'nın doğumu, İsa'nın tutkusu ve İsa'nın Tanrı'ya yükselişini anlatıyor. Kilise hala bitmemiş. Çok çok ilginç geldi bana, görkemli kuleleri ayrı güzel, nersine baksanız farklı farklı heykeller var.  Nasıl bir zeka, nasıl bir teknik. Böyle bir dehanın sahibinin yoksulluk içinde ölmesi ne kötü..Ne yazık ki fotoğralar eşimin teefonundan silindiği için ekleyemiyorum.

Öğle yemeği saati gelince  Barselona sahiline indik. İspanyolların ünlü yemeği paellayı denememizi önerdi rehber, deniz mahsullü paellayı denedik bizde.Bir paella iki kişi yenebiliyor.  Paella dedikleri baharatlı pilavmış, onların ciddi yemekleriymiş. Çok üzüldüm İspanyollar adına. Doğru dürüst yemek kültürleri yok. Envai çeşit sebze ve meyve yemeğe dönüşememiş yazık. Bence tadı çok kötüydü. Tapas dedikleri atışırmalıklarından patatesin enfes olduğunu söylediler ancak Türkleri memnun edebileceğini sanmıyorum. Bizim mutfağımız öyle çeşitli, öyle güzel ki bize yemek beğendirmek çok kolay değil. Bence Türkler burdan yürümeli. Yemek pişirme, saklama konusunda geleneksel teknikleri modernle birleştirip satmalı.

Buradan sonraki durağımız El Born sokaklarıydı.Eskiden aristokrasini yaşadığı yer olan El Born artık bohem yaşam tarzının merkeziymiş. Bizim İstiklal'in eski hali gibi. İkinci gün burada akşam olunca otele dönme saati geliyor.
el born üç boyutlu heykel


 Rehberin bilgilendirmeleri yararlı ama turla gezdiğinde özgür hissedemiyor insan. Bir yere gidiyoruz, burada  bu kadar dakikanız var, sonra şurada toplanıyoruz filan, hiç tatilde olduğumu anlayamadım yahu. Günlük hayatımda sürekli saat kovalamaktan yoruluyorum zaten; tatilde olunca tren, uçak saatleri dışında saate bakmamalı bence insan.Bu nedenle turla dönmek yerine tren biletimizi alıp biraz daha dolaşmak için ayrıldık gruptan. Akşam başarısız bir pizza yedik. El Born sokaklarında turladık. Sonrasında trene bindik kartlarımız basıp mutlu mutlu Sabadell e döndük fakat o da ne? Bizde kart basıp ücret peşin ödenirken;Barselona'da  binerken ve inerken iki kere kart basılıyor ve ücret inerken düşülmüyor muymuş? İndiğimiz istasyonda kartı basıyoruz basıyoruz turnike açılmıyor. Etrafta hiç resmi görevli yok, oradan geçenlere "piliz help, piliz help" diyoruz kimse bakmıyor. Birisi lütfedip bilet alın filan dedi, oysa biletimiz vardı.  Herkes gitti biz mahsur kaldık. Neyse ki bu istasyondan trene binecek genç, güleryüzlü bir ergen artını basıp çıkardı bizi. Kartından para ödedi diye para verdik anlam veremedi, meğer binerken bastığı için para düşmemiş. Barselona 'da T1 ve T2 Zone diye ikiye ayrılmış tren hattı ve biz yanlış bilet aldığımızdan inemiyormuşuz. Bunu da kimse söylemedi ama düşününce çözdük.. Ertesi gün grubun burnundan kıl aldırmayıp, kimseye selam vermyen havalı çifti de mahsur kalınca engin deneyimizle onları da kurtardık. Ancak bu trenden inemeyiş bir travma olarak kaydedilildi zihnimde.

Üçüncü gün programda Dali müzesi filan vardı ama kendimiz serbest dolaşıp Barselona'yı koklamak istedik. Tüm gün El Born sokaklarında gezdik. Merkezdeki tuvalati en başta bulamayınca İstanbul Restaurant'ın tuvaletini kullandık, buram buram çamaşır suyu kokuyordu :) Kendimizi evimizde hissettik. Oysa La Rambla 'da temiz, ücretsiz bir tuvalet varmış. Halk Pazarı'nın ara sokağında dilim pizza satan küçük bir yerden birer dilim pizza yedik. Ne yazık ki bu küçük yerin adını hatırlamıyorum ama hayatımda yediğim en güzel pizzaydı. İkinci dilimi yemediğim için hala pişmanım. Ayaklarımıza karasular ve şehre gece ininceye kadar doyasıya gezdik. Ve gezimizi bitirdik.
katedral önü geleneksel katalan dansı

Son olarak, Avrupa'nın diğer yerlerinde olduğu gibi sıra çok önemli, örneğin markette biri alışveriş yaparken  bir su alır ve aradan tezgaha 1 TL bırakıp gideriz ya öyle bir şeyler yok. Sıran gelince işin bitiyor. Bu aslında sıkıcı gelmekle birlikte güzel bir şey çünkü güven veriyor. Otobüse binerken önüne kimsenin geçmeyeceğine, ya da tuvalette sıradayken gözünün içine baka baka birinin gelip önüne geçmeyceğini biliyorsun  ve hakkını korumak için sürekli  tetikte olman gerekmiyor. Bu da insanı sakinleştiriyor. Barselona'nın kötü tarafı sokaklarında kuşlar dışında hayvan olmamsı. Sahipsiz hayvanları uyutarak öldürüyorlarmış. Bizim sokak köpeklerinin gözlerini çoğunlukla hüzünlü görsem de sokak kedilerimiz mutlu bence ve sokaklarda gezerken esnek vücutlarıyla kediler atlamalı önümüze.Hayvanların uyutulması ve aç aç gezmeleri dışında üçüncü bir yol bulunabilir sanki .

Barselona  düzenli, aydınlık ve güzel bir şehir. İyi ki gezmişim. 

Yorumlar

  1. Gitmeyi çooook istediğim yerlerden biri🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gidilecek şehirlerden, mutlu ediyor, kasvetli değil☺️

      Sil
  2. Ne güzel bir gezi olmuş ve ne güzel anlatmışsınız. Ben de merak ettim doğrusu özellikle şu renkli pazarı ve aristokratlar caddesini filan... Ben de turla geziye pek sıcak bakmasam da sanırım az zamanda çok yer görmenin formüllerinden de biri tura katılmak. Daha da güzel yerleri gezip görmeniz ve paylaşmanızı dilerim. Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. çok güzel anlatmışsın :) keyifle okudum görmek istediğim yerlerden birdir :) daha nice güzel şehirler gezmen dileğiyle sevgiler canım benim :)

    YanıtlaSil
  4. ay bayıldım yazına yaa, bloguma koycam ilk fırsatta, gidersem de yazına hep bakarım ona göre gezerim. ay ispanyol pansiyonu filmi ve devamı geldi aklıma yaaa. izlemediysen kaçırmaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sahi mi deep? çok mutlu oldum. Filmi izlemedim.duymamıştım bile..teşekkürler..

      Sil
  5. ne güzel bir gezi yazısı olmuş biraz daha fazla fotoğraf da mı olsaymış..belki birgün ben de giderim ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fotoğraflarım silindi yanlışlıkla😕 onun için çok ekleyemedim..

      Sil
  6. son yazımı gördün maaa :)

    YanıtlaSil
  7. görmek istediğim bir yer İspanya
    Barcelona
    güzel bilgiler içeren bir blog yazısı olmuş
    emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  8. Bilgilendirici bir gezi yazısı olmuş. Paylaşımınız için teşekkürler:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder