Ana içeriğe atla

Kayıtlar

GÜZ NEŞESİ

  Eylül ayının ilk haftası düzenlemeyle geçti. Saçlarımı ihmal etmiştim, sabah kalktığımda kabarıyordu. Kuaförde üç saat geçirmek suretiyle keratin fön yaptırdım, bence güzel oldu. En azından taranmış ve kontrollü duruyor. Yıllardır YouTube da Ywa kanalı ile yoga yaparım. Bu defa onun uygulamasına abone oldum. 7 günlük çakra yogasını bitirdikten sonra, adet döngümüze göre hareket ettiğimiz Cycle Yoga,'ya başladım. Luteal faz hareketlerini çalışıyorum, 20 dakikalık kolay hareketler ama sonrasında müthiş enerji veriyor. Öyle ki gece uyuyamıyorum, verdiği enerji ertesi gün öğlene kadar sürüyor. Hep bana enerji verecek şeyi arardım. Sonunda buldum, ama bu sefer de yaşam saatlerime uyduramıyorum. Sabah yapabilsem müthiş olacak ama sabah 6.30 da işe gitmek için kalkmam gerekiyor, dolayısıyla sabah zamanım yok. Akşam eve gelişim 19.30. Yemek hazırla, ye, mideme oturmasını bekle derken saat 22.00 dan önce egzersiz yapma imkanım olmuyor. Umarım onu da çözerim.Yalnız gece uyuyamam diye yapma...

SİNÜZİT

Sonbahar kendini hissettirmeye başladı. Sinüzitim de kendini hissettirmeye başladı. Geçen sene doktora gittiğimde sağ burun deliğimin eğri olduğunu, sinüslerimdeki sıvının genzime aktığını, bunun da faranjite neden olduğunu söylemişti. Geçmeyen öksürüklerimin nedeni buydu. Üstüne üstlük reflü de boğazımı tahriş ediyor, hem sinüzit, hem reflü nedeniyle zavallı boğazım bir türlü kendini toplayamıyordu. Daha önce deviasyon ameliyatı olmuştum, burnumdan büyükçe bir kemik çıkarmışlardı. Ama doktor o ameliyatın iyi yapılmadığını, dahası tüm kıkırdak dokunun sıyrıldığını, kaburgadan kıkırdak doku alınıp eklenmesi gerektiğini, estetik ameliyat yapılacağını söyledi. Şu "sağlık nedeniyle burnumu yaptırmak zorunda kaldım şekerim"   diyenlerden biri olacağımı kim bilebilirdi? Doktor, kaburgadan kıkırdak alınırken akciğerlerimin hasar görme riski olduğundan bahsetti. Bunun üzerine başka bir doktora daha görünmeye karar verip işlemi ertelemiştik. Hava bozunca anladım ki ameliyat şart, haya...

EYLÜL 2025

  2025 in Eylül ayına girdik. Mevsimleri, döngüyü fark etmek için olmalı, insanlar "hoşgeldin Eylül", "güle güle Ağustos" gibi sözler paylaşmaya başladılar. Belki de pozitif görünmek içindir. Malum artık pozitif olmazsan başına kötü şeyler gelir inanışı hayatlarımıza yerleşti. Belki ondandır giderek artan asayişsizliğin normalleşmesi. Pozitif, pozitif bakmak; pozitif pozitif söylemek gerektiğinden. Su akar yolunu bulur mu? Kervan yolda düzülür mü? Afganistan'da Taliban'ın gelmesi akışın bir gereği miydi? Bilmiyorum. Çocukken çok kitap okuduğumdan mı insanın büyük şeyler yapması gerektiği inancı? Yoksa babamların sağa sola "herkes herşeyden ve herkesten sorumludur" yazıp yüklediği suçluluktan mı? Bütün bunları yaptıktan sonra sadece "uslu" olduğumda ödüllendirildiğimden mi bu kadar itaatkarım? Bir tarafım bu kadar "itaatkar"ken, diğer tarafın "isyan etmelisin"diye bağırıp durması cocukkrn aldığım çelişkili mesajlardan m...

ŞARK KURNAZI

Etrafta ondan çoktu, Ahlaki kaygısı yoktu, İşine gelince öyle ya da böyle, Çelişkili ifade. Temelsiz bir özgüven, Kendini eşit gören, Gerektiğinde vazgeçip, İlgi, anlayış dilenen. Nezaket zayıflıktır; Demokrasi bir tren. Odur işini bilen(!), Sinsice yüze gülen. Eğitimin düşmanı. Uzmanlık alanı, Mağdur edebiyatı. Sanır kendini akıllı. Küçük çıkarlar için, Yoktur yapmayacağı, Adı "şark kurnazı", Evrimin yüz karası.

VASAT

Dün YouTube 'da Livaneli Sohbetler'i gördüm ve dinlemeye başladım. Donanımlı birini dinlemeyeli çok olmuş, hoşuma gitti. Niye bu kadar uzun zaman oldu derken dijitalleşmeyi düşündüm. İnternetin yaygınlaşması bilgiye ulaşmayı kolaylaştırdı aslında. Annem bu ara el işlerine sardı. Pinterest'ten öğrenip yapıyor ve hüzünlü  bir sesle şimdi öğrenmek ne kolay deyip duruyor. Bilgiye ulaşmak kolaylaştı, artık insanlar görünür olmak konusunda daha eşit. Yeteneklerinizi sergileyip kitlelere ulaşmak kolay.Ama şöyle bir sorun var. Nicelik artınca, nitelik azalıyor. Köyde tanıdıklarımız bile "içerik" üretir oldu, bahçede ot yoluyor, bunu da doğal yaşam diye paylaşıyor. Çekim kalitesi, sözlerin kalitesi gibi bir derdi yok ve işin doğrusu niye olsun, bu haliyle "yok" satıyor. İnternette ulaştığımız çoğunlukla bilgi değil. Sığ yorumlar. Görsel; bilginin önüne geçiyor ve ilgi çekmek için yalan söyleyen çok. Eskiden yeteneği olsa da yok olup giden, sesini duyuramamış in...

GÜLLER DİKENLER

Açık camdan kuş cıvıltılarının duyulduğu, görünüşte güneşli ama içten içe üşüten bir haziran günü.  Bu sene yaz gelmeyecek gibi... Odasının penceresinden bahçedeki renk renk güller görünüyor.  Mayısta açan güller de, soğuktan haziranda açabildi. Derken bahçeye iki kişi giriyor. Beyaz güllerden koparıp yere atıyorlar. Kötülük değil mi bu? Neden peki? Kötülük üzerine düşünürken aklına dün geliyor. Her şeyin ters gittiği zamanlar, insanların samimiyetine inancı kalmamış, gösterdiği iyi niyet zayıflık olarak algılanmış, sınırları ihlal edilmeye çalışılmış... Asık suratla mesafe koymaya çalıştığı zamanlar...Etrafındakilerin- özellikle eşinin güvenme, inanma, sert ol, acıma diye diye içinde kalan yaşam sevinci kırıntılarını da pipetle çeker gibi yavaş yavaş çektiği zamanlar... Yüzü gülmüyordu son zamanlarda. Yine de yapması gerekenleri yapmaya çalışıyordu. Okuduğu kitaptaki altını çizdiği cümleleri hatırladı: " ...Her zaman bir insan olmuştum ve güçsüzdüm. Yapabildiğim tek şey devam...

MİNİMALİZM ZAMANSIZLIĞA ÇÖZÜM MÜ?

Küçük evler, 60 M2 lerde yaşam, az eşya ile yaşam..İkea'nın küçük metrekarelerde zekice ürettiği çözümler...Bütün bunlar beni çok etkilerdi, hala da etkiler. Bu nedenle olmalı 800 M2 lik bahçemie ev yaptırırken 90 M2 sini kullandık. Yeşil alan çok kalsın, zaten zamanımızı doğada geçirmek için buradayız diye düşünmüştük.İki kişiyiz zaten, aslına bakarsanız rahatlıkla yeterli oluyor. Az eşya ve küçük alanların amacı aslında hızlı akan dünyada zaman kazanmak. Yavaşlamak. Metrekarelerin küçük olması tamam ama ben dolaplar üstüme üstüme geliyor, ferahlık istiyorum diye dolapları az tutmuştum. Şimdi bunun sıkıntısını fazlasıyla yaşıyorum. Çok eşyam olmamasına rağmen az dolabım olduğundan, dolap içleri dolu, bir şeyi çıkarmak için önündeki şeyleri çıkarmam gerekiyor, sonra bunları tekrar yerleştirmek.. Yani zaman kazanmak için yöneldiğimiz minimalizm bazen yorucu olabiliyor. Hele ki çalışıyorsanız. Sabahtan akşama evde değilseniz. Çoğu zaman dolaptan bir şeyler çıkarmaktan vaz geçiyorum.E...