Ana içeriğe atla

90 DAKİKADA SARTRE-PAUL STRATHERN

2000 yılında lise son sınıfta almıştım bu kitabı. Nasıl oldu anlamadım ama tam 20 yıl olmuş! Şubat ayındaki Paris gezimizde rehber, Simone  de Beauvoir'in Parislilerce çok sevildiğini,kadın hakları için mücadele ettiğini ve mutlaka okumamız gerektiğini söyleyince not ettim. Elimde ona dair bir kitap yoktu ama sevgilisi Sartre'a dair bu kitabı okumak istedim.

Kitapta Sartre'ın varoluşçuluk felsefesinin, kendi hayat hikayesi içinde nasıl evrildiği, geliştiği anlatılmış. Paris entelijansiyanın başkentiymiş o tarihlerde. Paris kafelerinde aydınlar toplanır, tartışır, yazarlarmış, çok üretirlermiş. Sartre ve sevgilisi Beauvoir da fikirleriyle kitleleri etkilemişler.

Sartre en başta gelen tutkusu yazmakmış, bunun dışında  seyahati, çokeşliliği ve açıklığı seviyormuş. Burjuvalara ait olan bağlılık, sadakat gibi düşüncelerden uzak yaşayarak, Beuvoir'den ayrılmadan ama başkaları ile de ilişkiler yaşayarak sürdürmüş hayatını.

Varoluşçuluk (egzistansializm) e inanan Sartre'a göre önce bilinç gelir, bilinç tamamen boşluktur, bilinç özgür seçimler yaparak kendini yaratır, var olurmuş. Bu durumu şöyle ifade etmiş:

"İlk önce insan varolur, kendine rastlar,birdenbire dünyada ortaya çıkar ve bundan sonra kendini yapar...İnsan tanımlanabilir değildir, çünkü başlangıçta hiçbir şeydir. Sonradan bir şey olacaktır ve kendini nasıl yaparsa öyle olacaktır."

Sartre seçimlere ve bu seçimlerin sorumluluğuna inanırmış. "Başımıza geleceklerden yakınmaya hakkımız yok. Her birey kendi alın yazısını diler:Kendi karakterini ve bu karakterin eylemleri sonucu ortaya çıkan koşulları ister."  Daha ileri gitmiş ve her şeyden sorumlu olduğunu iddia etmiş. O dönem yaşanan 2. Dünya Savaşı'ndan sorumlu olduğunu söylemiş  örneğin.

Sartre sadece bu fikirleriyle değil  Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmaları, Marksizim, ateizm gibi konularda yazmış ve sadece Fransa'da değil Çin'den Afrika'ya kadar pek çok ülkede okunmuş, taraftar toplamış.

Sartre gerçekten yazmaya tutkunmuş, her gün onlarca sayfa yazarmış, hatta yaşlı ve hasta olduğunda bile ilaç alarak bunu sürdürmeye çalışmış ancak bedeni kaldırmamış, 1980 de hayatını kaybetmiş.

Kitabı okurken varoluşçuluk felsefesini, bu konuda fikir öne süren filozofların söylediklerini anlamakta çok zorlandım, bağlantıları kuramadım, bu nedenle içim şişti biraz; çok keyif almadım. Belki kendi kitaplarından okursam daha iyi kavrarım..



Yorumlar

  1. "
    "Başımıza geleceklerden yakınmaya hakkımız yok. Her birey kendi alın yazısını diler:Kendi karakterini ve bu karakterin eylemleri sonucu ortaya çıkan koşulları ister." Yazar haklı bence 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de..sadece Afrika'daki açları filan göz önüne alınca teorisi çöküyormuş, onlar
      bunu isteyerek oluşturmadılar diye:)

      Sil
  2. Ben ne zaman gideceğim Paris'e?

    YanıtlaSil
  3. Alıntılar çok hoşuma gitti, Sartre'nin kitaplarını da merak ediyorum ama felsefe okurken zorlanıyorum biraz. O yüzden okuma konusunda kararsız kalıyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitap az lafla çok şey anlatmaya çalışmış, biraz zorlandım.bir de filozofların akıl yürütmelerini anlamada zorlanıyorum, bu nedenle ben de biraz tereddüt ediyorum:)

      Sil
  4. sartre da çok severim simone da. sartre dan okudum çok kitap yaa. simone da okudum, kadınlık kızlık, genç kızlık kitapları, konuk kız filan :) sartre, bulantı akıl çağı duvar filan. 1930 lar fransası çok önemli yaa, ispanya içi savaşından kaçıp parise gelen sanatçıların dönemi. varoluşçuluk da çokzel bir düşünce. şimdi onun uygulaması da var, varoluşçu psikoterapi, o da iyi, kitaplar var bu konudaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke ben de bunları okuyup Paris'i gitseydim, bakış açım, gördüklerim farklı olurdu.fransizlari kibirli bulmuştum, o kadar kültürel birikimle hakları tabi:) sen ne güzel hepsini okumuşsun, ben de okurum umarım.varoluşçu psikoterapiyi de okumadım:(

      Sil

Yorum Gönder