Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #44

Ağaç Ev Sohbetleri'nin 44. haftasının konusu  Kedi Mırıltısı 'dan gelmiş: 1. Evcil hayvanınız var mı ya da hiç oldu mu? Bu hayvanı kendinize yoldaş olarak seçmenizin amacı neydi (yani mesela niye kedi değil de özellikle köpek aldınız)? Onunla bir anınızı paylaşın, resmi varsa onu da paylaşabilirsiniz. Eğer yoksa sadece diğer soruları cevaplandırabilirsiniz. 2. Vahşi bir hayvanı evcilleştirebiliyor olsanız bu hangisi olurdu ve neden? 3. Son olarakta evcil hayvan satışı ve alımı hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce bu doğru mu? İlk evcil hayvanım muhabbet kuşumdu. Onu ben seçmedim, ama çok sevdim. Kaçıp bizim eve gelmişti. İyi eğitilmiş, ele konmayı filan bilen  bir kuştu. Annemle babam onu   eve almayı kabul edince çok sevinmiş, kafes  almaya koşmuştuk. Adını "Can" koyduğumuz yeşil oğluma rahat etsin diye en büyük kafesi almıştık Meğer aldığımız kafes papağan kafesiymiş. Sonrasında tatillere taşımak için aldığımız küçük kafesi daha çok sevdi Can oğlum.

ORADAN BURADAN

Mart ortasından beri kronik rahatsızlığı olan arkadaşın yedekçisi olduğumdan iki portföye bakmaya çalışıyorum. Öyle yoğun ki anlatamam. Arada devreler yanıyor tabi. Önceki gün  müşterinin biri whatsapptan havale talimatı göndermiş, o hengamede havaleleri yapacağım diye sen tut havale talimatını profil fotosu yap, bunu da fark etme, iki gün profilim havale talimatı olarak gezmişim ortada:) Başka bir müşteri bana mesaj yazacakken fark etmiş, bugün profil fotomda evrak paylaştığımı söyledi. Hey Allah'ım ya.. Müşteri sırrını ifşadan hapise kadar yolu var da neyse ki çok fark eden olmadı.  Öyle işte blog.. Bir hemstırın tekerlekte döndüğü gibi dilim dışarıda koşturup duruyorum, yine de yetişemiyorum. Neyse olumlu bakayım, yaz geldi, sağlıklıyım filan.. 

AĞAÇ EV SOHBETLERİ # 43

Ağaç Ev Sohbetleri 43. haftasnda Kedi Mırıltısı 'nın koordinatörlüğünde devam ediyor.Bu haftanın konusu Kaystros Tyrha 'dan gelmiş:                      Toplumsal yaşamımızı olumsuz etkileyen en önemli üç sorun, önem sırasına göre hangileridir? Bu sorunların üstesinden gelmek için sizce neler yapılmalıdır?   Bence toplumdaki  pek çok sorunun kaynağı " şark kurnazlığı" . Türk Dil Kurumu bunu "Doğu dünyasının anlayış, görgü ve davranış gibi özellikleri çerçevesinde zamana yayma, boşvermişlik, neme lazımcılık içeren uzun vadeli planlar yaparak bir işte karşı taraftan istediğini elde etme işi" olarak tanımlıyor.  Bana göre şark kurnazının tanımı daha kapsamlı. Üç kuruşluk işi görülsün diye gelene ağam, gidene paşam diyen şark kurnazı örneğin.  Ya da karşısındaki kibar, saygılı, efendi  olduğundan bunu zayıflık olarak algılayıp karşısının hakkını gasp etmeye çalışan kişi de şark kurnazı. Hiç bir değer yargısı olmadan, sadece çıkarlarına odakla

FİNANSAL ÖZGÜRLÜK

Bundan 3 yıl önce Ekşi Sözlük'te diesel1907 ''nin finansal özgürlük yazısı ile karşılaştım, bu yazı beni çok etkiledi, eşimle paylaştım ve o günden beri hayatımızı bu doğrultuda şekillendirmeye çalışıyoruz. Bu yazıyı üniversitede okuyup özümsesem ve işe başladığımda bu bilince sahip olsaydım planladığımız erken emekliliğe çok daha erken ulaşabilirdik. Neyse ki çok da geç sayılmaz. Belki ben de genç arkadaşların okumasını sağlar ve vesile olurum. Diesel1907' nin yazısı oldukça kapsamlı, mutlaka okuyun.. 13 yıllık evliyim, evlendiğimde aldığım mobilyalarımı kullanıyorum. İş arkadaşlarım koltuk takımlarını, buzdolaplarını, perdelerini değiştirip duruyorlar. Hatta kredi ile aldıkları evlerini satıp, üzerine tekrar borçlanıp daha büyük ya da daha popüler muhitte ev filan alıyorlar. Bana da hayatımı yaşamam ger'ektiğini söyleyip duruyorlar. Bunun üzerine düşünüyorum,hayat nasıl yaşanır?Sonra,  yarın ölüp gitsem üzüldüğüm tek şeyin  kullanamadığım 67 iş günü yıllık iznimi

SEFER TASI (DABBA)

En sevdiği filmleri ya da kitapları veya şarkıları  bir çırpıda sıralayıveren insanlara hep imrenmişimdir. Bana en sevdiğim filmi sorsalardı cevap veremezdim. Neyse ki Deeptone sayesinde " Sefer tası " nı izledim ve diyebilirim ki bu benim bugüne kadar izlediğim ve sevdiğim en iyi filmdi. 2013 yapımı Sefer tası  , bir Hindistan filmi ve olaylar Hindistan'da geçiyor.Hindistan'da çalışanların yemeklerini aracı bir firma, evlerinden alıp, sefer tasları aracılığıyla iş yerlerine taşıyor. Kocasının ilgisizliğinden yakınan İla da, kocasını kendine bağlayacağına inandığı baharatlarla bir yemek yapıyor ama sefer tası aracısı firma yemeği yanlış kişiye, Saajan Fernandes'e götürüyor. İla akşam kocasına yemeğin nasıl olduğunu sorduğunda kocası başka bir yemekten söz edince, İla yemeğin başka birine gittiğini anlıyor ve ertesi günkü sefer tasının içine yemeklerle birlikte bir not iliştiriyor. Akşam boş gelen sefer tası içinde Saajan'ın cevabı geliyor. Evde yalnız İ

CADILAR BALOSU-NETFLIX FİLM

Mutlu sonlara, naif güzelliklere ihtiyaç duyduğum için izlediğim bir çocuk filmiydi Cadılar Balosu (A Witches' Ball).Kanada yapımı film bir kitap uyarlaması. Annesi muggle, babası doğuştan cadı olan  Beatrix,  okulundan birincilikle mezun olur, gerçek bir cadı olmaya ve Cadılar Bayramı'nda düzenlenen büyük cadı balosunda veda konuşması yapmaya hak kazanır. Veda konuşmasını hazırlarken ilham vermesi için kutsal bir küreyi ona verir öğretmeni. Fakat Beatrix'in okuldaki en büyük rakibi olan ve konuşmayı Beatrix'in yapmasını hazmedemeyen Jasmine küreyi kırar. Şimdi Beatrix kısacık vakitte kürei birleştirmek zorundadır. Film Beatrix'in küreyi birleştirmenin yolunu aramasını, bulmasını,bu süreçte öğrendiği saf sevgi, arkadaşlık  gibi kavramları anlatıyor. Filmde beni en çok çekenler Beatrix'in sevimli tipi, sakinliği, sıradışı annesi ve cebinde, çantasında taşıyabildiği konuşan fare hayvanı oldu. Film başlangıçta biraz yavaş giderken sonlara doğru sardı. İyi k

2020 SAMSASI 4. BÖLÜM

Antidepresan satın almaktan vazgeçtikten sonra markete gitmiş, koştur koştur alışverişini yapmış, koştur koştur eve gelip yemek hazırlamış yemişti. Şimdi de marketten aldıklarını yerleştiriyordu. Şöyle bir mutfak tezgahına baktı, dört metrelik tezgah üzerinde bir santimlik boşluk yoktu. İçi daraldı. Buzdolabına yerleştirmekte olduğu yumurtaları fırlatıp atmak geldi içinden. Kendinin temizleyeceğini hatırlayınca vazgeçti. "Çok da pis kokardı, iyi ki fırlatmadım" diye düşünüp sevindi. Sonra kızdı kendine, şöyle filmlerdeki gibi havalı bir tepki veremeyecek miydi? "Neyse işim bitsin, camsız bir kapıyı hafifçe çarparım" deyip güldü kendine. İç çekip hiçbir zaman reklamlardaki kadar güzel göremediği buzdolabını yerleştirmeye devam ediyordu ki kapı çaldı. Kapısı pek çalmazdı. Merakla gidip mercekten baktı. Kimse yoktu. Açmadan geri dönüyordu ki tekrar çaldı kapı. Tekrar mercekten baktı, kimse yoktu. Bu sefer kapıyı açtı. Kimse yoktu fakat, yerde gizemli bir zarf ona

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #42

Geç katıldığım için üzüldüğüm, yazması çok keyifli olan  Ağaç Evi Sohbetleri 42. haftası ile devam ediyor.   Kedi Mırıltısı     zaman ayırıp yazıları  konsolide ediyor. Bu haftanın konusunu da    Azkaban Firarisi   önermiş: Eğer bir zaman makinen olsaydı ve istediğin zamana gidebilseydin neyi değiştirirdin? İyi veya kötü sonuçlar doğurabileceğini bile bile yapabilir miydin? Zaman makinam ile değiştirmek istediğim o kadar çok şey var ki.. Atatürk'ün siroz olmasını engellerdim mesela, böylece daha uzun yaşayıp yarım kalan işleri bitirirdi. . Ya da bir takım yerel-genel  seçimlerin yapılmasını engellerdim .Üzücü, kanlı pek çok siyasi olayı tersine çevirirdim. Ya da paganları kurtarırdım .Hitlere engel olurdum belki.  Yapacak çok şey var.. İyi kötü sonuçlar doğuracağını bile bile yapardım. Kötüyü gördük, ne kadar kötü olabilir ki.. Suya sabuna dokunmayayım,zaman makinasını bencilce, kendi kişisel çıkarlarım için kullanayım deseydim lise bire döner, kendime çizdiğim hayat yolum

90 DAKİKADA SARTRE-PAUL STRATHERN

2000 yılında lise son sınıfta almıştım bu kitabı. Nasıl oldu anlamadım ama tam 20 yıl olmuş! Şubat ayındaki Paris gezimizde rehber, Simone  de Beauvoir'in Parislilerce çok sevildiğini,kadın hakları için mücadele ettiğini ve mutlaka okumamız gerektiğini söyleyince not ettim. Elimde ona dair bir kitap yoktu ama sevgilisi Sartre'a dair bu kitabı okumak istedim. Kitapta Sartre'ın varoluşçuluk felsefesinin, kendi hayat hikayesi içinde nasıl evrildiği, geliştiği anlatılmış. Paris entelijansiyanın başkentiymiş o tarihlerde. Paris kafelerinde aydınlar toplanır, tartışır, yazarlarmış, çok üretirlermiş. Sartre ve sevgilisi Beauvoir da fikirleriyle kitleleri etkilemişler. Sartre en başta gelen tutkusu yazmakmış, bunun dışında  seyahati, çokeşliliği ve açıklığı seviyormuş. Burjuvalara ait olan bağlılık, sadakat gibi düşüncelerden uzak yaşayarak, Beuvoir'den ayrılmadan ama başkaları ile de ilişkiler yaşayarak sürdürmüş hayatını. Varoluşçuluk (egzistansializm) e inanan Sartre

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 41

Severek takip ettiğim Ağaç Evi Sohbetleri'ne ben de katılmak istedim. 41. haftadan iştirak ediyorum, umarım daha uzun haftalar sürer.  Bu haftanın konusu Kavanozdaki Beyin 'den gelmiş: 1- Kendi çektiğin ilk fotoğrafı hatırlıyor musun? 2. Neyi fotoğraflamıştın? 3. Bunun için bir fotoğraf makinası mı kullandın bir telefon mu? 4. Çektiğin fotoğrafı ve o anı anlatır mısın? Bizim eve fotoğraf makinasının girişi Sovyetler'in çöküşü ile oldu. Çöküşle birlikte yoksullaşan ve para kazanmak için Karadeniz kıyılarına inen Ruslar, "Rus Pazarları"nda atarilerden fotoğraf makinalarına, balık oltalarından oyuncak bebeklere, kumaşlara kadar pek çok orijinal ürünü satışa sundular.  Babam da bir tanesi 12 pozluk, diğeri 36 pozluk iki tane makineyi, yine film şeridiyle alıp gelince çok sevindiğimi hatırlıyorum. Şimdilerde kitaplığımı süsleyen ve "taş" gibi olan bu makinaların flaşları yoktu ve koca bir flaşı takardık makineye..Makinayı kurar, koşturarak karşısına g