Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YENİ YIL

Yılın son günü bankada bir hengame yaşanır. Vergilerin, sigortaları son günüdür. Çekler nedense ayın son gününe yazılır. Rotatif kredilerin faiz tahakkuklarının yapıldığı gündür. Aynı zamanda bir performans döneminin son günüdür. Hal böyle olunca adeta tır geçer çalışanın üzerinden. Akşam nasıl olur bilmeyiz, beynimiz nasıl bu kadar yük taşır bilmeyiz. Günün bitiminde hediyelerimiiz, yeni yıl ajandalarımızı alır; o günü sağ salim atlatmanın neşesi, huzuru ve gururu ile çıkarız şubeden. Hava kararmıştır. Etrafta yılbaşı süsleri, neşeli ışıklar, telaşla koşuşturan insanlar.. Hemen her yılın son günü az da olsa kar yağar. Günün yorgunluğunu yüzünüze çarpan soğuk hava alıverir. Özgür ve mutlu hissedersiniz. Kar taneleri burnunuza düşer. Bir iki dükkana uğrar, son dakikaya bıraktığınız hediyeyi, pastayı ya da oyunu alır koşturursunuz. Yarın yılın son günü. Yarın yaşayacağım iş gününün stresi üzerime çökse de bitişte yaşayacağım huzuru düşünüyorum. Sadece bir iş gününü değil de, koca

KARŞILIKSIZ SEVMEK

   Bu yaz bahçede anne, baba ve üç çocuktan oluşan bir kedi ailesi eşlik etti bize. Anne eşine -ya da sevgilisine düşkün, ne zaman görse kafasını boynuna sürtüp sevgisini gösteriyordu. Anne üç çocuğuna da düşkündü. Hamileyken bize gelip giden kedinin çocuklarını, doğduklarında  görmedik. Anne bizden yemek alır ağzında bir parça götürür, sonra tekrar gelir bir parça daha alır, duvarları aşıp yavrularına taşırdı. Sonra çoluğu çocuğu toplayıp bizim bahçeye taşındı.   Onları izlemek mutlu ederdi beni. Yavrularını yalaması, yavruların birbirleriyle oynaşmaları, yavruların otlarla oynaşmaları… Terapi gibiydi. Babaya kızardım ama. Yemek verdiğimde çocukların yemesini beklemeden saldırırdı. Anne öyle değildi. Anne kedi beklerdi. Başka kedilere kızar, eşinin yemekleri yemesine kızmazdı.Diğer kediler ailenin yemeklerine saldırınca hayırsız erkek kedi kendi yemeğini alıp uzaklaşır, anne ise savaşırdı. Anne faydasız erkek kediyi severdi yine de. Başımda bir erkek olsun diye mi, yoksa kedinin kadın

BUGÜNLERDE...

  İş hayatımı aylardır çok hızlı. Canım yogam olmasa tükenmiştim, neyse ki yoga var da direncimi, umudumu koruyabiliyorum. Havalar soğuduğu için bahçeden merkeze taşındık.Aslında çok da soğuyamadı.  Gündüzleri bahar  gibi, akşamları ise soğuk. Yaz temmuzda gelmişti, kış ne zaman gelecek bakalım? Küresel ısınmayı hissetmemek mümkün değil. Dünya sekizinci yok oluşa doğru gidiyor diyorlar. Dünya sekizinci yok oluşa doğru giderken ben ev işleri ile ilgili kendi sistemimi kurmaya çalışıyorum. Göçüp giden bir Penbe  anneannem vardı. Tek göz evini her gün kalkıp düzenler süpürürdü.Evini düzenli sıvar, sıvanın üzerine üç parmağı ile kireçten desen yapardı. Tek yaşamasına rağmen her gün yemeğini yapardı. Onun evinde havayı koklamak, mis gibi temizlik kokusunu içime  çekmek iyi gelirdi bana. Hasta oldu, kolunu kırdı, yaşlıların kırıkları zor iyileşir, o halde bile kalkıp tarlasında yetiştirdiği çalı süpürgesi ile evini süpürdü. Bu konuda çok saygı duyuyorum ona. Ev işleri, hayat içindeki rutinle

BKK-KASIM 2022 /BABALAR VE OĞULLAR-TURGENYEV

 she is the man 'in kurduğu Blogger Kitap Kulubü'nde, Şule Uzundere'nin önerisi ile  Kasım ayında Turgenyev'in Babalar ve Oğullar kitabını okuduk. Turgenyev daha önce okumadığım bir yazardı. Batı'da eğitim alıp Batı aydınlanmasını Rusya'ya taşımak isteyen yazar Rus edebiyatında realist akımın öncülerinden sayılıyormuş.Önce romanı okuyup. sonrasında Turgenyev'in hayatını okuyunca kitapta yazarın hayatından pek çok iz buldum. Romanımız iki genç  arkadaş Bazarov ve Arcade'in  babaları ile ilişkileri, toplum için alışılagelmedik fikirleri ve hayatın getirdikleri ile fikirlerindeki ve hayatlarındaki dönüşümü anlatıyor. Turgenyev nihilizm kelimesini kullanan ilk yazarmış. Romanımızın ana karakteri Bazarov'da nihilist bir hekim. Toplumdaki kast sistemine, geleneksel toplum yapısına, kiliseye, aristokrasiye karşı bir hekim.Hiç bir şeye inanmayan, hiç bir şeyi tanımayan biri. Oldukça sivri bir dili var. Sert, özgüvenli ve alaycı. Arkadaşı Arcade ise ona hayra

BLOGGER KİTAP KULÜBÜ (BKK)-EKİM 2022 2.AY :BAYAN WESTAWAY'İN ÖLÜMÜ-RUTH WARE

  She is the man ‘in kurduğu,ı Blogger Kitap Kulubü’nde  Okuma Günlüğüm 'ün önerisi ile  Ruth Ware-Bayan Westaway'in Ölümü'nü okuduk. Ruth Ware ilk defa okuduğum bir yazar.Kitabın arka kapağındaki Washington Post ve Booklist'in övgü dolu cümlelerini okuyunca beklentim yükselmişti.  Amerikalıların pazarlama konusundaki çığırtkanlığını fark edeli epey olduğu halde neden hala kanıyorum bilmem. Hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Olaylar, tarot kartlarıyla fal bakarak güç bela geçinen, annesini kaybetmiş, yalnız  bir kızcağız olan Harriet Westaway'a gelen bir mektupla başlıyor. Tefecilerden borç alan Hal, ödemesini yapamayınca kötü adamlar peşine düşüyor. Bu adamların tehdit mektupları arasında bir de avukattan gelen mektup var. Mektupta Harriet Westaway'e büyük annesinden miras kaldığı, bu mirası almak için Trepassen Konağı'na gitmesi gerektiği yazılı. Annesini kaybeden Hal'ın bildiği başka bir akrabası olmadığından mektubun isim benzerliği nedeniyle kendin

KELİME OYUNU 96

Kelime Oyunu'nun 96 . hafta kelimeleri Deepsi'den: Yangın-Tütsü-Işık-Döşeme-Dudak KALP Alti aydır ses yoktu. Özlemişti ama yapacak da fazla bir şey yoktu.İçinde büyük bir yangınla yaşıyordu uzun zamandır. Anahtarı aldı. Kalbinin kapısını açtı. En dipteki, en uzak odaya gitti.  Işığı  yaktı.Adamı ulaşılması  en zor olan o odaya koydu.Işığı kapattı. Odanın kapısında yedi kilit vardı. Tek tek hepsini kilitledi. Yürümeye başladı..Vazgeçti, geri döndü. Yedi kilidi tek tek açıp odaya girdi. Adamın ceplerine naftalinleri yerleştirdi.Anılarının bozulmasına gönlü razı gelmemişti. Sonuçta onun anılarıydı, bu konuda kimseye hesap vermek zorunda değildi. Yedi kilidi tek tek kilitledi özenle. Vazgeçmemek için hızlı hızlı yürüdü.Topuklu ayakkabılarının döşemede çıkardığı sesle ,gözünden dudaklarına süzülen göz yaşının sesini aynı anda fark etti.  kalbinin içinde yürüdükçe kalbi acıdı. Kalbi ayrıldığında beri acıyordu. Yine de şükretti. Sevdiği için, aşık olduğu için şükretti. Ya bunları hiss

BLOGGER KİTAP KULÜBÜ (BKK)-EYLÜL 1.AY ŞATO-FRANZ KAFKA

 She is the man ‘in kurduğu, açılışını Kaplan Diary’nin yaptığı Blogger Kitap Kulubü’nde ilk ay Franz Kafka’nın Şato’sunu okuduk.  Dün akşam itibariyle kitabı bitirebildim. Daha önce hiç kitap kulübü deneyimim olmamıştı ama hep istediğim bir şeydi. İyi de oldu. Bir yerde bu konuda yazmaya dair sorumluluk hissetmem kitabı biterebilmemde etkili oldu, yoksa bu kitap çok sürünürdü elimde. Anlayacağınız kitap çok sarıp sarmalayamadı beni, itiraf etmeliyim ki biraz sıkıldım. Yapı Kredi Yayınları’ndan İlknur Özdemir çevirisiyle okuduğum kitap  K. nin başından geçenleri anlatıyor. Kitabın başında esrarengiz bir Şato’ya ulaşmaya çalışan K. Şato’ya ulaşmak için rastladığı köylülere sorular sorarak yardım ister. Ancak karşılaştığı kişiler, Şato’ya korkuyla karışık saygı duyan tuhaf kişilerdir. Ve aslında kimse de ne Şato hakkında, ne de orada çalışan memurlar hakkında doğru dürüst bilgiye sahiptir.  Bir ulakla gelen haberle, kadastro işi olmayan köye kadastrocu olarak atandığını ve kendine iki as

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 162

 Ağaç Ev Sohbetleri’nin bu haftaki konusu Deepsi’den: “Kitap okurken kitaba notlar alır mısınız? Satırların altını çizer misiniz? Nasıl  çizersiniz? Kitaplarını kaplar mısınız?” Kitap okuma alışkanlığımı babam sayesinde kazandım. Daha okumayı öğrenmeden Can Çocuk serisi alınmıştı. Babamla birlikte kırmızı ve mavi renkteki iki ayrı kaplama kağıdı ile kaplayıp etiketlemiştik. O zaman köyde oturuyorduk kütüphane veya kitaplık yoktu. Doğru dürüst ev bile yoktu. Mutfaktaki terek denilen, tabakların konulduğu rafların en üstü bizim kitaplarımıza ayrıldı. Tek tek numaralayıp fihriste kaydettik. Kütüphane profesyonelliğinde olmuştu benim kitaplık. Babamın yaşama sevinci vardı o zamanlar,  güzel günlerdi. Çocukluğum 80 lere denk gelir, o zaman nesnelere ulaşmak zor olduğundan olsa gerek kıymetliydi her eşya. Kitapların altını çizmezdik. Sevdiğim kitapları iki kez, üç kez okurdum. Sevdiğim sözleri altını çizmeden hatıra defteri dediğimiz kalpli, güllü defterlere kaydederdik.  Kaldığım yeri unutm

KELİME OYUNU 95

  Haftanın kelimeleri yine Deepsi’den: : Beyaz/Nefes/Ayak/Şans/Tokat LANET Mİ, LÜTUF MU? Sıradan görünmeye çalışan sıra dışı bir adamın öyküsü bu. Böylelerini bilirsiniz,   hayat onlara pek çok yetenek vermiştir   ama dikkat çekmek istemez, “küçük” oynarlar. Dışarıdan baktığınızda sabah sekiz, akşam beş çalışan, sıkıcı bir memur dersiniz;   spotlar kendine dönmesin diye sesini çıkarmaz o da. Mustafa   onlardan biriydi. Her gün tertemiz giyinir, işine gider, tüm evrakları özenle tasnif eder,   gelmesi muhtemel teftişe hazır sürdürürdü hayatını.   Çok titiz, planlıydı. Hayatın her dakikasını planlamaya özen gösterirdi. Öyle ki evleneceği kızı   bulmadan önce düğün salonunu tutmuş; kızı bulma işini de salon tarihine yetiştirmişti. Sabah beşte kalkar, her bir köşesini özenle tasarladığı bahçesinde ney üflerdi güvercinlerine. Yan flüt çalardı. Sadece nefes li çalgılara değildi yeteneği. Gitar, saz, davul…. Çalmadığı enstrüman yok gibiydi. Bu yeteneği sayesinde paşalara müzik yaparak

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 161

Deepsi bu haftanın konusunu şöyle vermiş: Dünya dışı bir canlı varlık ile (yaratık, alien gibi) konuşma şansınız olsa ona önce ne dersiniz?" Selam uzaylı! Öncelikle gezegenimizin güzelliklerini göstermek istiyorum sana. Ağaçlara, çiçekler, kedilere, dünyadan yıldızların görünüşüne bakalım mi? Ama önce aç mısın? Yemek yiyor musunuz siz? Açsan lütfen şöyle,utanma. Evde yemek olmasa bile dışardan pide söyleriz. Dilimizi biliyor musun?  Senin cinsiyetin de yok. Elbisesiz üşümüyor musun? Cildin de yumuşacıkmış ama buruşmuş mu ne? Dünyada botoks diye bir şey var, biraz kalırsan hallederiz. Eee anlat bakalım,hangi gezegendensin, hayatın anlamı ne? Yaratıcı, öte dünya hakkında neler biliyorsunuz?Para diye bir şey var mı?Enflasyon diye bir şey var mı? Yönetim şekliniz ne? Nereye uzaylı? Gitti...Hakli, konuşturmadım ki :((

KELİME OYUNU 94

    Kelime Oyunu’nun 94. Hafta kelimelerini;  Deep tone vermiş:  “kelebek-hilal-küre -çatlak -ova”  . Ben bu ara kötü insanların yerine geçip, toplumda ahlaksız olarak nitelendirdiğimiz konular hakkında yazmak istiyorum. Yazar her konuda yazabilmeli değil mi? Ama fark ettim ki okuduğum kitaplar içimde yaşıyor, sanki yazarken okuduklarımı tekrar yazıyorum. Bugün kötülük dolu oldu öyküm. Enerjinizi aşağıya çekebilir…  YENİ HAYATIN İLK GÜNÜ Her akşam olduğu gibi apartman kapısını açtı. Birkaç basamak çıktıktan sonra asansör kapısının önüne geldi, asansöre binip, her günkü gibi altı numaraya bastı. Hiç şaşmazdı. Kurulmuş saat gibi.. Pek çok insan aynı değil miydi? Oysa o gün o , herkesten farklı biri olmuştu. Asansörden inip kahverengi çelik kapıyı açıp evine girdi. Kovid sonrası alışkanlıkla lavaboya yönelirken gözü dünyayı sırtında taşıyan Atlas heykeline takıldı. Koca küreyi sırtında taşıyormuş gibi olduğu çok olmuştu. Pısırık, korkak Volkan…. Kendi dertleri dışında başkalarının dertler

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 160

    Ağaç EV Sohbetleri tüm hızıyla devam ederken bu haftanın konusu Deep Tone’dan gelmiş: Şu anki yaşamınız ve gelecek için korkularınız nelerdir? Aile veya çevre değil sadece sizi ilgilendiren korkularınzdan bahsedelim. Eskiden çok korkum vardı. Kırk yaşıma girince  baktım ömür geldi geçiyor. Hayat  korkularla, endişelerle yaşamak için çok kısa. Bir de şunu fark ettim, zihnim sürekli endişe ve korkularla doluydu, bunların binde biri bile realiteye dönüşmüyormuş meğer.  Son altı aydır Yoga With Adrienne’le günlük ortalama yarım saat yoga yapıyorum. Yoga yapanlar bilir, zihin istemeden boşalıyor, korku, endişe kalmıyor. Bu iyi yanı olsa da, kötü yanı boş bir levha gibi olmak. Gelecek ya da geçmiş gelmiyor insanın aklına; marketten alacaklarımı filan unutuyorum, liste yapıp listeyi unutuyorum filan. Eşim çıldırıyor. Olsun, ben bir yerde denge bulacağıma inanıyorum. Korkularım azalsa da yine de korktuğum şeyler var. Bir uzvumu kaybetmek mesela. Ve delirmek. Birkaç ay önce ülkemizde insanl

KELİME OYUNU 93

Eski yazılarımı okurken en çok kelime oyununda yazdıklarımı okumayı sevdiğimi fark ettim. Bu nedenle yazmak istedim. Bu haftanın kelimeleri Deeptone'dan: Kanat-Güneş-Kapı-Teyze-Uçurum Güneş'in Hikayesi Bir gün kapı çaldı. Bilge kapıyı açtı. Bir kız vardı kapıda  Gözleri yaşlı yaşlı.  Kız dedi, adım Güneş, Derdim var dağlara eş. Çözüm sende dediler. Geldim ben bir çilekeş. Bilge yer gösterdi. Güneş gitti, yerleşti. Başladı anlatmaya, Yine gözünde yaşla. Teyze, ben evliyim. Çok tatlı eşim benim. Başka bir adam sevdim, Dengem bozuldu benim. Üstelik o da evli, Çoluk çocuk sahibi. Sorar mısın Tanrı'ya, Neden geldi  başıma? Ah be kızım ağlama, İnsanız ne de olsa, Hissetmek ayıp değil, Ama aldatmak başka. Benim kalbim geniş, Sığar herkes oraya. Seviyorum napayım? Bu iki adamı da. Sevmek mümkün elbette, Birden fazla kişiyi  Ama dünyada değil Bambaşka boyutlarda. Teyze söyle, napayım? Kalbimde yasak aşkla. Şeytan diyor atla, Uçurumdan aşağıya. Dur kızım saçmalama. Kanatların yok dah

MERHABA

  Uzun zaman oldu....Yazı yazmak ya da yemek yapmak, bir eyleme ara verdiğimde sanki bunu hiç yapmamışım, hiç bilmiyormuşum gibi geliyor. Oysa bisiklet sürmeyi bir kere öğrenirsek unutmuyorduk değil mi? Ya yemek yapmak, ya da yazı yazmak? Ne yazacağım hakkında uzun uzun düşündüm. Boş bir levha gibiydim. Sonra dedim kendime "denizleri seviyorsan, dalgaları da..."..Şaka şaka...Dedim ki ben de ne yazacağımı bilmediğim hakkında yazarım o halde. 40 yıllık hayatımda öğrendiğim en önemli şeylerden biri süreklilik. Sürekliliği yakalamak ve bırakmamak gerekiyor. Bir şeyler yazmayı seviyorum. Dilerim bu sefer sürekliliği yakalarım. Bakalım.. Hayırlısı, kısmet ve de takdiri ilahi :) "Hangisi daha iyidir, kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acılar mı? Evet, Hangisi daha iyidir?" (Dostoyevski-Yer altından Notlar) İnstagramda rastladığım bu alıntı üzerine düşündüm bugün. Çok değil ama, az düşündüm. Karar veremedim. Belki  birilerinin düşünecek bir şeylere ih