Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇILDIRTAN DENGE

Her mevsim bir diğerini özlüyorum, yeni mevsim yaklaştığında da bir an önce kavuşmak için sabırsızlanıyorum. Bu yüzden nisandan kışlıkları kaldırır, renk renk,incecik yazlıkları çıkarırdım. Sonra hava soğur, elim böğrümde kalır, yazlıklara uzaktan hüzünlü bakardım. Bu sene sabırlı olmaya karar verdim, burada hava 13 Mayıs'a doğru, mayıs gülleri açtığında ısınır. Martta dayandım, Nisan'da dayandım, Mayıs'ın ortası geldi, hava 31 santigratları vurdu, tüm montlar yıkandı kaldırıldı, yaza hazırdım artık.. Ben hazırdım  ve fakat sonra havalar saçmaladı bu defa,  bir dereceleri, beş dereceleri gördü, kışlıklar yine çıktı, hala yazı bekliyorum. Benimkiler küçük şımarıklıklar tabii. Bir de bu hava değişimlerin etkilediği çiftçiler, sonrasında da ürünlere ulaşamayacak biz insanlar var. Buğday Derneği' nin bugünü instagram paylaşımında iklim krizinin pek çok şehirde, farklı ürünler üzerinde tahribata neden olduğu, tarla sebzelerinin hasar nedeniyle söküldüğü ve toprağın yenid

YOGA WITH ADRIENNE

"Rahat-hazır ol!Serbestsiniz.." le geçen beden eğitimi dersleri, anne-babamı veya etrafımdakileri spor ya parken görmemiş olmak, spor  tutkusunun hücrelerimde yer almaması nedeniyle  spor yapmam gerektiğini düşünmedim hiç. Sonra bir gün sevmediğim bir iş arkadaşımla konuşurken spor yapmanın insanı mutlu ettiğini, google'da  araştırıp görebileceğimi söyledi, bunun üzerine araştırdım,öğrendim ve spor yapmaya başladım. Kendisini sevmesem de ufkumu açtığı için sık sık şükranla anıyorum. Ebru Şallı ile pilates vb. derken Bora Ercan'ın Hatha Yoga DVD si ile yoga yapmaya başladım ve çok iyi geldi. Zamanla hep aynı DVD, aynı hareketler etkisiz geldi ve nasıl oldu bilmiyorum Yoga With Adrienne ile tanıştım ve bayıldım. "Herkes için, ücretsiz, kaliteli yoga"  diyerek yola çıkan ve Youtube'da videolar yayınlayan Adrienne'in  ilk üç yıl çok izleyeni ve çok abonesi yokmuş, şimdiyse tüm dünyadan 7,58 milyon abonesi var.Köpeği Benji ile yoga yapan Adrie

RAGNAROK(NETFLİX DİZİ)

Adını hatırlamadığım bir kadın  dergisinin “Hayatım benim en büyük projem” diye bir sloganı vardı, çok beğenirim. Üç kitap okuduktan sonra bir dizi izleme kararımı, iki kitap bir dizi olarak revize ettim ve Ragnarok 'u izledim.. Canım öyle istedi, çünkü benim hayatım. Keşke her alanda böyle özgür olabilsem :) Ragnarok , Norveç’in Edda Kasabası’nda geçen olayları konu alan Norveç yapımı bir dizi. Günümüz dünyası ile Norveç mitolojisini harmanlayıp, başlangıçta daha çok beğendiğim, sonrasında zaman zaman ne saçma dediğim bir dizi yapmışlar. İlk sezonu 6 bölümden oluşan dizinin adı Ragnarok , Norveç mitolojisinde dünyanın sonunun tanımıymış,  Ragnarok doğal felaketlerle başlar ve tanrılarla devler arasındaki savaşla zirveye ulaşırmış. Netflix orijinal yapımı olan dizi ile; dışarıdan doğasıyla, Norveç’in demokrasisi ile mükemmel görünen hayatın, aslında o kadar mükemmel olmadığı, artık eriyen buz dağlarının görünmeyen yüzünde  kokuşmuş bir düzenin olduğu anlatılmış.

2020 SAMSA'SI 3. BÖLÜM

ALINTI Odada ondan başka kimse yoktu. Her şey oldukça steril görünüyordu. Bembeyaz duvarda soyut bir tablo asılıydı. Kırçıllı gri, minimalist-modern kanepe, bir de üzerinde sadece telefon, kalemlik ve randevuların kaydedildiği bir ajandanın bulunduğu masa  vardı. Masanın sahibi odada değildi. Bakışlarını odada gezdirdikten sonra içine çevirdi gözlerini. Vücüdu gerilmişti, kambur duruyordu, boynunda feci bir ağrı vardı, bir de hiç susmayan gıcık iç sesi. İç sesinin eğitilmiş haliydi bu, daha saldırgan zamanları olmuştu ama psikoloji kitaplarıyla filan duymamayı öğrenmişti biraz. İyi hissetmek için yaptıklarını düşündü. Kişisel gelişimcilerin yeni yeni popüler olmaya başladığı zamanları.. Dünyanın parasını verip çekirdek inanç çalışması yaptırmıştı mesela..Sonuçta ödediği paranın acısı kalmıştı elinde,. Şimdiyse elini attığın yer yaşam koçuydu. Tiksinmişti kişisel gelişimden. Düşüncelerini odaya giren sekreterin "Arzu Hanım sizi bekliyor" diyen sesi böldü. Odaya girdi

GERÇEĞİN MASALI-AZİZ NESİN

Kitap almayı çok severim. Kitaplığımdaki okumadığım kitaplar bitmeden yeni kitap almamaya karar vermiştim. Tosbağa hızında okuduğumdan bu gidiş ölene kadar kitap alamayacağım :) Bu da bekleyen kitaplardan biriydi .. Gerçeğin Masalı, bir öykü kitabı.  Aziz Nesin'in farklı öykü kitaplarında yer almış öyküleri arasından seçilmiş öykülerinden oluşuyor.  Hayvanlar aleminden, padişahlık zamanına, oradan güncel siyasete uzanan pek çok konuda öyküleri var. Kara mizah dediğimiz, güldürürken düşündüren hikayeler bunlar. Aziz Nesin bir öyküsünde oldukça naif, masallarda yer alan bir dil kullanırken, bir öyküsünde dili sivriliyor, iğneliyor muhatabını. Bir öyküsünde ağdalı Osmanlıca gibi yazabilirken, diğerinde fabl  gibi yazabiliyor, müthiş bir yetenek olsa gerek. Zaman zaman sıkılsam da daha çok üzülerek okudum, konularda geçen hikayeler öyle tanıdık ki, zamanlar değişse, dijital çağa geçilse de tarih kendini tekerrür edip duruyor ne acı. "ülke iyiydi, hal iyiydi, Sayın Başkan iyi

ALKALİ BESLENME

Alışkanlıklar nerede başlar, nerede biter? Bazı insanlar neden hep aynı saçma döngüde döner durur? Bilemiyorum. Mesleğim ve kontrolcü yapım nedeniyle olmalı bedenimde hep bir sızı var, bacaklarımda, sırtımda,boynumda..Düzenli yoga yaparsam ya da ekmeksiz, hafif beslenirsem ağrılarımdan kurtuluyorum, hafif hissediyorum, erken uyanıyorum.Yoga ile strese daha dayanıklı oluyorum, olaylara dışarıdan bakabiliyorum.  Öyle güzel ki...Sorun şu ki, bunu bile bile sürekli disipline olmayı bir türlü beceremiyorum. Türk mutfağı çok çeşitli, yemek konusunda en iyiyiz bence. Ama çok zaman gerekiyor,buna odaklanıldığından başka  konuda üretemediğimizi düşünüyorum. Baklava, börek, mantı, yaprak sarması...Bunları yapan kişinin başka bir şey yapmaya hali kalır mı? :) İşte üç yıl önce, yemeğe az zaman ayırayım, ona ayıracağım zamanı okumaya filan ayırırım diye salata ağırlıklı beslenmeye başladım, ekmeği bıraktım, meyveler gibi doğal şekerliler dışında şekeri bıraktım. O zaman bir parça çikolata yes

İVAN İLYİÇ'İN ÖLÜMÜ-TOLSTOY

Diziler, mesailer derken bitirebildim sonunda. Kitaplığıma nereden geldiğini bilmediğim bu Tolstoy eserini Mehmet Özgül çevirisinden okudum. Türkçe'si su gibi akıp giden kitabın  başında Tolstoy'un düşünsel evrimini de anlatmış çevirmen.Okuduklarımı, anlatılmaya çalışan duyguları kavramama çok  yardımcı oldu: - Tolstoy ,gençliğinde Tanrı'ya inancı sarsılmış uygarlığa inanmaya başlamış, eserlerinde uygarlığın gelişmesi ile ahlaki  değerlerin çöküşünü işlemiş. Köleliğin kaldırılması yanında içki düşkünlüğü, aşk gibi.. -Sonradan ilerlemeye inancı sarsılmış, aileye inanmaya başlamış. Yaşamın anlamını aramış, yaşama,yaşamın yüceliğine inanmış. -Yaşamın anlamına , aile mutluluğuna inandıktan sonra fikirleri değişmeye başlamış. Yaşamın yüceliğinden kuşkuya düşmüş.Yaşama doyan yazar, bu defa Tanrı iradesiyle uyum içinde yaşamanın, ahlaki olarak olgunlaşmanın asıl olan olduğunu düşünmüş.Tanrı'ya dönen yazar kilise, Hristiyanlık konularını işlemeye başlamış. Aynı zama

BİRBİRİNDEN ALAKASIZ BEŞ SORU MİMİ

Sanatlı Pencerem mimlemiş beni. İlk mimini cevaplamak için hevesli hissediyorum. Hemen başlayayım :) 1-Koleksiyon yapıyor musun, cevabın "evet" ise ne topluyorsun? Çocukluğumda koleksiyon yapmak oldukça  popülerdi. Pul koleksiyonu, peçete koleksiyonu, bozuk para koleksiyonu yapmıştım. Çok katlı Alman peçetelerine sahip olmak ayrıcalıktı. Pul koleksiyonu da çok eğlenceliydi. Bozuk paraları hala saklıyorum. Fakat minimalist olmaya çalıştığımdan koleksiyon yapmıyorum artık.Taş koleksiyonu yaparım belki. Taşlar bana iyi geliyor. 2-İlkokul öğretmenlerinden adını unutmadığın biri var mı? Evet/Hayır? Evet. İlkokul öğretmenimi unutmadım, çoğunlukla gülümseyerek, nadiren sıra dayağı ile hatırlıyorum :) 3-Bahar mevsiminin bitmesine az kaldı.Bu bahar mevsiminin öncekilerden ne farkı oldu? Salgın nedeniyle pek tat vermedi bu bahar. Her yerde maskeli insanlar, hissedilen gerginlik, kapalı dükkanlar.. 4-Yaz mimini başlatacak olsan adını ne koyardın? Yazı hatırlatan şeyl

2020 SAMSA'SI (2. BÖLÜM)

İ ş yerine geldi, bilgisayarını açtı, hazırlaması gereken kurum ekstrelerini hazırladı. Sonra kurum hattını açtı. Açar açmaz telefonu çalmaya başladı, cep telefonuyla konuşurken masadaki sabit telefon çaldı, o sırada gelen müşteri burnuna banka kartını uzatıp bir şeyler söyledi. Telefonla konuştuğunu, biraz beklemesini işaret diliyle anlatmaya çalıştı. Telefonu kapattı, masada çalan telefona bakamadı, kartını burnuna sokan müşterinin işini bitirip gönderdi. Önündeki kredi talebini değerlendirmek için dosyayı açtı. Daha dosyayı inceleyemeden emekli maaşını alan müşterisi geldi, onun bireysel kredisini verdi. Onu gönderdi, tam kurumsal kredi dosyasını açmıştı ki, kredi kartı ekstresi gelmeyen bir müşteri geldi. Onu gönderdi, internet şubesinden alınan kuruş masrafa itiraz eden müşteriye durumu anlatmaya çalıştı.Adam masrafın soygun olduğunu, bankanın dolandırcı olduğunu filan söyledi. Kuruşluk masraf üzerine on dakika konuşuldu. Bazen bu ülkenin insanını anlamıyordu. Tüm anayasal ha

#SEFERTASI HAREKETİ

#SEFERTASI HAREKETİ Memleket uzak olduğundan çocukken uzun otobüs yolculukları yapardık.Annem- o zamandaki başka anneler gibi- atıştırmalıklar hazırlardı, onlarsız yola çıkmazdık. Molalarda babam kardeşimle beni döner yemeye götürürdü, mutluluktan ölürdük. Annem bize eşlik eder ama yemezdi, dışarıdan ne zaman bir şey yese, midesi bozulurdu, hala da öyledir. Üniversiteye gittiğimin ilk  haftası döner kebap aşkına her gün dönercilerde dolaştım. Harçlığımın çoğunu iskender kebaba yatırdım. Sonrasında bedenim alarm vermeye başladı, sulu yemek istiyordu. İşte o zaman tencere yemeği insanı olduğumu anladım. İki gün üst üste fast food yesem mutsuz olurum. Bir de sevmediğim insanlarla yemeğe çıkarsam mutsuz olurum. Bunlardan kaçınmak için utana sıkıla başladı evden yemek götürme maceram.Başta iş yerindekiler yadırgayıp güldüler. O zamanlar blog yazmaz ama okurdum." Kafa Dergi " nin yazarı Mert o zamanlar İsveç'teydi ve İsveç'teki insanların yemeklerini yanında taş

2020 SAMSA'SI

Gözlerini açıp saate baktı. Gecenin üçüydü. Alarmın çalmasına çok vardı daha. Uyuyabileceği için sevindi. Oldum olası uyumayı, rüya görmeyi pek severdi. Uzakta olan annesi babası düştü aklına, onları düşünmeye başlarken, içindeki ses kızdı ona:" hemen uyu bakalım. sabah yedide kalkamıyorsun sonra, beş dakika, beş dakika ...allah, allah.." İçindeki sese hak verdi, gözlerini yumdu.. ..... Sabah yedide alarm çaldı. Her zamanki gibi onar dakika erteleyerek yedi buçuk yaptı saati. Kalkmak istemiyordu, tüm günler birbirini aynıydı. Kurulmuş robot gibi olmaktan bıkmıştı. Bıkmıştı bıkmasına da başka yol bulamıyordu. İçten içe içini kemiren bu durumu  dile getirmesi bile ayıptı. Çünkü işsizlik vardı, şükretmeliydi. Sağlıklıydı. Yediği, önünde yemediği ardındaydı. Herkes ağız birliği etmişçesine bunu söylediğine göre  kusur ondaydı. Arızalı bir yanı vardı demek ki.. Düşüncelerini içindeki ses böldü: "Bıkmadın aynı şeyleri düşünüp durmaktan. Kalk artık. Otobüse dilin dışarıd

THE ORDER(TARİKAT)-NETFLİX DİZİ

Netflix'te dizi izlemek iyi hoş da çok kaptırıyorum, yapmam gereken diğer işler aksatıyorum. Bu nedenle üç kitap okuduktan sonra kendime bir dizi izleme hakkı vermeye karar verdim. Bu kararımdan önce izlediğim son dizi de The Order (Tarikat) oldu. Bu ara izlediğim diğer dizilerde olduğu gibi konumuz büyü ve büyücülük yine. Yalnız bu kez işin kurt adamlar da giriyor ve aksiyon şenliği büyütüyor. Amerikan yapımı olan bu dizide olaylar Belgrave Üniversitesi'nde geçiyor. Jack Morton özel hayatındaki önemli bir nedenden dolayı Belgrave Üniversitesi'ne girmek istemektedir ve kabul edilir. Belgrave Üniversitesi'nde Mavi Gül Hermetik Cemiyeti adında Tapınak Şövalyeleri benzeri bir yapı vardır, ancak herkes kabul edilmemekte, yetenekli olanlar davet edilmekte, başarısız olup atılanlara ise unutma tozu üflenmekte ve bunlar  hiçbir şey hatırlamadan olağan yaşamlarına devam etmektedir. Jack Morton, tarikatın başındaki büyük üstad Edward Coventry 'y

LUNA NERA

Gerçek bir cadı konulu dizi izlemek için "Luna Nera" doğru seçim. Dizinin adı Türkçe "Kara Ay" anlamına geliyor. İtalyan yapımı dizi 17. yüzyıl İtalyası'ndaki cadı avını, iki düşman tarafa mensup gencin aşkı etrafında ele alıyor. Kahramanımız Ade, sezgileri ile ölümü hissettiğini fark ettiğinde annesinin cadı olduğunu öğreniyor ve  annesini cadı avına kurban veriyor. Annesi ölürken Ade'ye özel biri olduğunu söylüyor, oysa onun istediği sadece normal biri olmak. Annesinin ölümünden sonra erkek kardeşi Valente ile başbaşa kalan ve onun sorumluluğunu üstlenen Ade'yi yerel halk cadı olduğu gerekçesiyle dışlıyor, ekmek, süt bile satmıyorlar. Alışveriş yapmaya çalıştığı bir günde kötü muameleye uğrayan genç cadının yardımına esas oğlanımız Pietro koşuyor ve aralarındaki aşk böye başlıyor. Oysa bu imkansız bir aşk çünkü Pietro'nun babası cadı avcıları ekibini başı ve çok acımasız.  Pietro-Ade valente Ade kedini korumaya çalışırken, yalnı

KİBİRLİ PARİS -2

KİBİRLİ PARİS -2 Paris'teki ikinci günümüzde Montmarte (Resssamlar Tepesi) ve Zafer Takını görmeyi, sonrasında da sokaklarda serbestçe dolaşmayı planlayıp düştük yola. http://www.pariste.net/  sitesinden bakıp hangi hattın Ressamlar Tepesi'ne gideceğini öğrenmiştik ama Şanzelize metrosundan bu hatta nasıl geçeceğimizi bilmiyorduk. Metro bilet gişesindeki görevliye İngilizce sorduk, Fransızca cevap verdi :)) Fransızların İngilizce bilip konuşmamakta inat ettiklerini okumuş ama inanmamıştım, gerçekten öyleymiş. Biletçiden umudu kesince tabelalara bakmaya başladık ve dijital haritayı gördük ve fakat o da Fransızcaydı, İngilizce dil seçeneğini koymamışlardı. Neyse ses benzerliğinden kelimeyi tahmin ederek hattı öğrendik de Concord Meydanı'na yürüyüp doğru metroya binebildik. Metrodan inince füniküler veya çok basamaklı merdiven seçeneği ile tepeye çıkılabiliyor, merdiveni tırmanıp, Ressamlar Tepesi'ne ulaşınca, bizi Sacra Coueur Bazilikası karşılıyor. Fotoğraflarım ç

KİBİRLİ PARİS -1-

KİBİRLİ PARİS -1- Turun iki gün ayırdığı Paris'in bir gününü rehberle gezmek istemiştik, program değişince, kendimiz gezdik. İyi ki de öyle yaptık, çünkü programdaki yerler birbirine yürüyüş mesafesindeydi. Otelimiz Saint Denis'teydi. Gündüz üniversite nedeniyle rahatça yürünebilirken, gece biraz ürkütücüydü. Paris'e gece vardık, gece gece de metro durağını keşfedelim diye çıktık. Otelden metroya yürürken bir parkta n geçtik, peşimize biri takılır gibi oldu, belki bize öyle geldi ama güvenli bir yer değil. Hırsızlık, gasp çok yaygınmış. Gruptan bir arkadaşımızın da cüzdanı çalındı. Paris'te yaralama, şiddet yoksa hırsızlığı suç değil  sanat kabul ediyorlarmış :) Saint-Denis genelde yoksul insanların bulunduğu bir yer. Türk, Arap, Hintli esnaftan alışveriş yaptık, hiç biri mutlu değildi ama özellikle Hintli kadın çok yardımseverdi. Ertesi gün Paris'i gezmek için heyecanlıydık. Gece keşfettiğimiz metroya yürüyüp, makinadan bilet alarak ilk seyahatimizi