Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AĞAÇ EV SOHBETLERİ #53

 Ağaç Ev Sohbetleri'nin 53. konusunu Manxcat önermiş : En basit şekilde yaşamımızı idame ettirmek için nelere ihtiyacımız var? Mesela kaç giysiye, kaç ayakkabıya, hangi mobilyalara/eşyalara? Bir bakalım içimize dışımıza, neler olmadan yaşayamayız ya da nelerden kolayca vazgeçebileceğimiz halde kendimize yük ediyoruz? Liste tamamlanınca elimizde ihtiyacımızdan fazla fazla olan şeyleri ihtiyacı olanlarla paylaşırız belki de her birimiz :) Bu konu üzerinde çok düşündüm aslında. Özellikle de işten bunalıp elim kolum bağlı hissettiğimde, kredi kartı borçlarım bir türlü bitmediğinde. Sonrasında minimalizm ile tanıştım, buna dair çok  okudum, izledim.  Az eşya çok yaşam diyordu minimalizm. Japonya’da insanlar  tek çatal, tek kaşıkla yaşıyordu mesela.  Bundan sonra dikkat etmeye başladım, eve bir eşya girecekken, bir eşya çıkar gibi kurallar vardı. Yıllardır kullanmadığım eşyaları dağıttım, tam kitaplarımı dağıtmaya başlamıştım ki kendime geldim.  Yaşamımızı sürdürmek için nelere ihtiyacım

GÖÇÜP GİDENLER KOLEKSİYONCUSU-ŞERMİN YAŞAR

İnstagramda keyifle takip ettiğim, her daim pozitif, enerjik, dünyadaki güzellikleri, yaprakların filan güzelliğini paylaşıp insanın modunu yükselten bir kadın Şermin Yaşar . Gözlerinin içi de gülüyor sanki. Her ne kadar  sayfasına  her gün baksam da aklımdan zaman zaman "yok canım, bu kadar pozitiflik olmaz! yapmacık olmalı." diye geçirdiğim de olmuyor değildi. Bu kitabı okuyana kadar. Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu ilk okuduğum Şermin Yaşar kitabı. On dokuz hüzünlü öyküden oluşan bu kitap kolaylıkla okunuyor, sonrasında hayattaki acılara dair bir burukluk kalıyor damakta. Okuduktan sonra fark ettim ki yazar hüzünlerin, toplumdaki sorunların farkında, acıyı hissedebiliyor ama instagram hesabında veya hayatında güzellikleri yansıtmayı seçiyor. Bunu fark edince kadını daha çok sevdim. Öykülerinin kahramanları hayatın şurasında burasında rastladığımız sıradan insanlar.Kitapta bu insanların küçük yaşamlarındaki sıkıntıları, tuhaflıkları var. Bazı öyküler çok sıradan, bazıları da

MY LOVE FROM STAR-NETFLIX DİZİ

Yıllardır Kore dizileri ortalığı kasıp kavururken ben bir tane bile izlememiştim. Deep Tone'un önerdiği Patisserie animesini ararken denk gelip izlemeye karar verdim. Netflix'te yayınlanan bu Kore dizisi 2013 yapımı. Tek sezon ve 21 bölümden oluşuyor. Her bölüm yaklaşık bir saat, ömrünüzden 21 saati harcamanız gerekiyor. Ben harcadım ve bence değdi.Lise ve üniversitedeyken yaz tatillerinde akşamları romantik komediler olurdu. Bu dizi de tam öyle. Keyifli saatler geçirip mutlu oldum. Min-joon ve Song-Yi'in hayatlarına dahil olmak enerjimi arttırdı.Dizinin konusu şöyle: Min-Joon isimli uzaylı Seul'e gelir ve 400 yıl dünyada kalır. Zaman değişir, teknoloji değişir, tarım topraklarının gökdelenlerle kaplandığını görür. Normal insandan daha zeki olan kahramanımızın duyma, ışınlanma gibi yetenekleri vardır. Dünyaya uyum sağlamakla birlikte bir gün gezegenine döneceği günü beklemiştir hep ve üç ay sonra gökyüzü dizilimi dünyasına dönmesine olanak sağlayacak konuma gelecektir. 

AĞAÇ E SOHBETLERİ #52

        Ağaç evde toplanıp sohbet eden çocuklar fikrinden esinlenen    Ağaç Ev Sohbetleri birinci yılını doldurmuş. Taha   ve Edicshar başlattığı,  ş imdilerde Deep Tone 'un öncülüğünde devam eden sohbetlere ben geç katıldım. Hazır olmadığım bir konuda yazmaktan, benim düşünemediğim, aklım gelmeyen fikirleri başkalarının kaleminden okumaktan çok hoşlanıyorum. Bir de okulda kompozisyon yazmayı çok severdim, şimdilerde bana şu konuda yaz diyen olmadığından bu ihtiyacımı da gidermiş oluyorum :)) Bu haftanı konusu D eep Tone ' dan gelmiş: Çok kişi, TV ve internette fazla miktarda şiddet olduğunu düşünüyor ve şiddetin miktarı ve türünü kontrol etmek için yasalar olması gerektiğini düşünüyor. Bu tür yasalar gerekli midir? Ne kadar kontrol olmalıdır? Televizyonda şiddet hep vardı, ağa dizileri varken de vardı; şimdilerde mafya dizileri var, bunlarda da şiddet var. İnsanlar güçlü bir gruba ait olmak istiyorlar. Güçlü olan istediğini şiddet uygulayarak elde ediyor. Gerçek hayattaki gü

TÜRK DİPLOMATIN KIZI-DENİZ GORAN

İçinde olgulardan çok olayların yer aldığı bir kitap okuyayım da kafam dağılsın diyerek karar verdim bu kitabı okumaya.Merak uyandırıcı ön kapağının yanında, arka kapağındaki yazı da çok iddialıydı. İkinci el olarak aldığım ve yıllardır kitaplığımda bekleyen bu kitabın içeriği ise  iddialı olmaktan uzak, çok çok sıkıcıydı. Kendimi zorlayıp bitirdim. Tür k Diplomatın Kızı' nın yazarı Deniz Goran (gerçek adı Selin Tamtekin) gerçekten bir diplomatın kızı ve gerçek hayatında yaşadığı ilişkileri anlatmış kitabında. Babası duruma çok kızmış ve küsmüş kendisiyle. Yazar eserini tabuları sorgulayan, cinsellikten söz eden bir roman olarak tanımlasa da bence oldukça iç sıkıcı. Yazarın pek çok erkekle ilişkisi olmuş, bohem hayat yaşayanından Bangladeşli toprak ağasına, İtalyan Film Yönetmeni'ne kadar  türlü erkekle ilişkisinden söz ediyor. Ama öyle sıkıcı anlatmış ki.. Tutku yok, aşk yok, duygu yok. Yavan yavan..Haz peşinde koşsa anlarım da durup dururken  hayatını neden öyle yaşamış anlay

TATİL BİTTİ...

İzin, bayram derken ara verdiğim bloguma döndüm. Yazmak alışkanlık olmalı, sık yazarken daha kolay dökülüyordu kelimeler., şimdi ne yazacağımı bulmakta zorlanıyorum. Yazmayı bırakmamak  lazım demek ki..Tatilimden söz edeyim bari :)  Ailemle uzun zamandır olmadığı kadar zaman geçirdim, sonra bir kaç günlüğüne Çeşme'de yazlık tuttuk. Korona var diye tencereden tabağa, yastık kılıfından çarşafa kadar yanımızda götürüp kiralık eve gidince dezenfektanla bulduğumuz yeri sildik. Şifne plajı yakındı, oldukça da boştu, deniz ihtiyacımızı oradan giderdik,suyu benim için çok soğuktu.. Sonra bir kaç gün eşimle takıldık, İzmir, Alaçatı, Urla...Her sene Kordon'da çimlere yayılan kalabalığa katılır, orada kimseye zarar vermeden içen, bisiklete binen, yürüyen insanları gözlemler,  sahilde yürür, sokak müzisyenlerini dinleriz. Bu sene de yaptık, ama çingeneler sıklaşmıştı, birinden kurtulsak birine yakalanıyorduk,boğuyorlardı,  eskiden aldığımız tadı alamadık. Bir  gün Kordon da güvenle park ed