TÜRK DİPLOMATIN KIZI-DENİZ GORAN

İçinde olgulardan çok olayların yer aldığı bir kitap okuyayım da kafam dağılsın diyerek karar verdim bu kitabı okumaya.Merak uyandırıcı ön kapağının yanında, arka kapağındaki yazı da çok iddialıydı. İkinci el olarak aldığım ve yıllardır kitaplığımda bekleyen bu kitabın içeriği ise  iddialı olmaktan uzak, çok çok sıkıcıydı. Kendimi zorlayıp bitirdim.

Türk Diplomatın Kızı'nın yazarı Deniz Goran (gerçek adı Selin Tamtekin) gerçekten bir diplomatın kızı ve gerçek hayatında yaşadığı ilişkileri anlatmış kitabında. Babası duruma çok kızmış ve küsmüş kendisiyle. Yazar eserini tabuları sorgulayan, cinsellikten söz eden bir roman olarak tanımlasa da bence oldukça iç sıkıcı. Yazarın pek çok erkekle ilişkisi olmuş, bohem hayat yaşayanından Bangladeşli toprak ağasına, İtalyan Film Yönetmeni'ne kadar  türlü erkekle ilişkisinden söz ediyor. Ama öyle sıkıcı anlatmış ki.. Tutku yok, aşk yok, duygu yok. Yavan yavan..Haz peşinde koşsa anlarım da durup dururken  hayatını neden öyle yaşamış anlayamadım. 

Farklı erkeklerin kollarına koşmasını en sonunda baba şefkatini aramasına bağlayan yazarın Ayşe Arman'la olan röportajı yazar ve kitapla ilgili farklı fikir verebilir belki. Ben beğenmedim.

"Hadi ama, saçmalama! Niyetin yozlaşmadan kaçmaksa dünyanın yarısını kat etmeye zahmet etme. Yozlaşma her yerde;  yalnızca başka başlıklar altında gizlenmiş durumda. Hiçbir rejim ya da din, insanlığı kurtuluşu için bir çözüm üretmeyi başaramayacak. Size uymanın için belli başlı kurallar sunabilir, ancak işin büyük kısmı bireye düşüyor. İşin büyük kısmı bana düşüyor. 

Bana, bana, bana!

 İster Londra'daki bir barda kokteylimi yudumlamayı, ister Küba'da bir puro fabrikasında yanık,  çıplak bacaklarım üzerinde puro sarmayı seçeyim, iş bana kalmış. Doğuştan bu kudrete sahibim. Bunu heba etmek günah olur."