Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 162

 Ağaç Ev Sohbetleri’nin bu haftaki konusu Deepsi’den: “Kitap okurken kitaba notlar alır mısınız? Satırların altını çizer misiniz? Nasıl  çizersiniz? Kitaplarını kaplar mısınız?” Kitap okuma alışkanlığımı babam sayesinde kazandım. Daha okumayı öğrenmeden Can Çocuk serisi alınmıştı. Babamla birlikte kırmızı ve mavi renkteki iki ayrı kaplama kağıdı ile kaplayıp etiketlemiştik. O zaman köyde oturuyorduk kütüphane veya kitaplık yoktu. Doğru dürüst ev bile yoktu. Mutfaktaki terek denilen, tabakların konulduğu rafların en üstü bizim kitaplarımıza ayrıldı. Tek tek numaralayıp fihriste kaydettik. Kütüphane profesyonelliğinde olmuştu benim kitaplık. Babamın yaşama sevinci vardı o zamanlar,  güzel günlerdi. Çocukluğum 80 lere denk gelir, o zaman nesnelere ulaşmak zor olduğundan olsa gerek kıymetliydi her eşya. Kitapların altını çizmezdik. Sevdiğim kitapları iki kez, üç kez okurdum. Sevdiğim sözleri altını çizmeden hatıra defteri dediğimiz kalpli, güllü defterlere kaydederdik.  Kaldığım yeri unutm

KELİME OYUNU 95

  Haftanın kelimeleri yine Deepsi’den: : Beyaz/Nefes/Ayak/Şans/Tokat LANET Mİ, LÜTUF MU? Sıradan görünmeye çalışan sıra dışı bir adamın öyküsü bu. Böylelerini bilirsiniz,   hayat onlara pek çok yetenek vermiştir   ama dikkat çekmek istemez, “küçük” oynarlar. Dışarıdan baktığınızda sabah sekiz, akşam beş çalışan, sıkıcı bir memur dersiniz;   spotlar kendine dönmesin diye sesini çıkarmaz o da. Mustafa   onlardan biriydi. Her gün tertemiz giyinir, işine gider, tüm evrakları özenle tasnif eder,   gelmesi muhtemel teftişe hazır sürdürürdü hayatını.   Çok titiz, planlıydı. Hayatın her dakikasını planlamaya özen gösterirdi. Öyle ki evleneceği kızı   bulmadan önce düğün salonunu tutmuş; kızı bulma işini de salon tarihine yetiştirmişti. Sabah beşte kalkar, her bir köşesini özenle tasarladığı bahçesinde ney üflerdi güvercinlerine. Yan flüt çalardı. Sadece nefes li çalgılara değildi yeteneği. Gitar, saz, davul…. Çalmadığı enstrüman yok gibiydi. Bu yeteneği sayesinde paşalara müzik yaparak

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 161

Deepsi bu haftanın konusunu şöyle vermiş: Dünya dışı bir canlı varlık ile (yaratık, alien gibi) konuşma şansınız olsa ona önce ne dersiniz?" Selam uzaylı! Öncelikle gezegenimizin güzelliklerini göstermek istiyorum sana. Ağaçlara, çiçekler, kedilere, dünyadan yıldızların görünüşüne bakalım mi? Ama önce aç mısın? Yemek yiyor musunuz siz? Açsan lütfen şöyle,utanma. Evde yemek olmasa bile dışardan pide söyleriz. Dilimizi biliyor musun?  Senin cinsiyetin de yok. Elbisesiz üşümüyor musun? Cildin de yumuşacıkmış ama buruşmuş mu ne? Dünyada botoks diye bir şey var, biraz kalırsan hallederiz. Eee anlat bakalım,hangi gezegendensin, hayatın anlamı ne? Yaratıcı, öte dünya hakkında neler biliyorsunuz?Para diye bir şey var mı?Enflasyon diye bir şey var mı? Yönetim şekliniz ne? Nereye uzaylı? Gitti...Hakli, konuşturmadım ki :((

KELİME OYUNU 94

    Kelime Oyunu’nun 94. Hafta kelimelerini;  Deep tone vermiş:  “kelebek-hilal-küre -çatlak -ova”  . Ben bu ara kötü insanların yerine geçip, toplumda ahlaksız olarak nitelendirdiğimiz konular hakkında yazmak istiyorum. Yazar her konuda yazabilmeli değil mi? Ama fark ettim ki okuduğum kitaplar içimde yaşıyor, sanki yazarken okuduklarımı tekrar yazıyorum. Bugün kötülük dolu oldu öyküm. Enerjinizi aşağıya çekebilir…  YENİ HAYATIN İLK GÜNÜ Her akşam olduğu gibi apartman kapısını açtı. Birkaç basamak çıktıktan sonra asansör kapısının önüne geldi, asansöre binip, her günkü gibi altı numaraya bastı. Hiç şaşmazdı. Kurulmuş saat gibi.. Pek çok insan aynı değil miydi? Oysa o gün o , herkesten farklı biri olmuştu. Asansörden inip kahverengi çelik kapıyı açıp evine girdi. Kovid sonrası alışkanlıkla lavaboya yönelirken gözü dünyayı sırtında taşıyan Atlas heykeline takıldı. Koca küreyi sırtında taşıyormuş gibi olduğu çok olmuştu. Pısırık, korkak Volkan…. Kendi dertleri dışında başkalarının dertler

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 160

    Ağaç EV Sohbetleri tüm hızıyla devam ederken bu haftanın konusu Deep Tone’dan gelmiş: Şu anki yaşamınız ve gelecek için korkularınız nelerdir? Aile veya çevre değil sadece sizi ilgilendiren korkularınzdan bahsedelim. Eskiden çok korkum vardı. Kırk yaşıma girince  baktım ömür geldi geçiyor. Hayat  korkularla, endişelerle yaşamak için çok kısa. Bir de şunu fark ettim, zihnim sürekli endişe ve korkularla doluydu, bunların binde biri bile realiteye dönüşmüyormuş meğer.  Son altı aydır Yoga With Adrienne’le günlük ortalama yarım saat yoga yapıyorum. Yoga yapanlar bilir, zihin istemeden boşalıyor, korku, endişe kalmıyor. Bu iyi yanı olsa da, kötü yanı boş bir levha gibi olmak. Gelecek ya da geçmiş gelmiyor insanın aklına; marketten alacaklarımı filan unutuyorum, liste yapıp listeyi unutuyorum filan. Eşim çıldırıyor. Olsun, ben bir yerde denge bulacağıma inanıyorum. Korkularım azalsa da yine de korktuğum şeyler var. Bir uzvumu kaybetmek mesela. Ve delirmek. Birkaç ay önce ülkemizde insanl

KELİME OYUNU 93

Eski yazılarımı okurken en çok kelime oyununda yazdıklarımı okumayı sevdiğimi fark ettim. Bu nedenle yazmak istedim. Bu haftanın kelimeleri Deeptone'dan: Kanat-Güneş-Kapı-Teyze-Uçurum Güneş'in Hikayesi Bir gün kapı çaldı. Bilge kapıyı açtı. Bir kız vardı kapıda  Gözleri yaşlı yaşlı.  Kız dedi, adım Güneş, Derdim var dağlara eş. Çözüm sende dediler. Geldim ben bir çilekeş. Bilge yer gösterdi. Güneş gitti, yerleşti. Başladı anlatmaya, Yine gözünde yaşla. Teyze, ben evliyim. Çok tatlı eşim benim. Başka bir adam sevdim, Dengem bozuldu benim. Üstelik o da evli, Çoluk çocuk sahibi. Sorar mısın Tanrı'ya, Neden geldi  başıma? Ah be kızım ağlama, İnsanız ne de olsa, Hissetmek ayıp değil, Ama aldatmak başka. Benim kalbim geniş, Sığar herkes oraya. Seviyorum napayım? Bu iki adamı da. Sevmek mümkün elbette, Birden fazla kişiyi  Ama dünyada değil Bambaşka boyutlarda. Teyze söyle, napayım? Kalbimde yasak aşkla. Şeytan diyor atla, Uçurumdan aşağıya. Dur kızım saçmalama. Kanatların yok dah

MERHABA

  Uzun zaman oldu....Yazı yazmak ya da yemek yapmak, bir eyleme ara verdiğimde sanki bunu hiç yapmamışım, hiç bilmiyormuşum gibi geliyor. Oysa bisiklet sürmeyi bir kere öğrenirsek unutmuyorduk değil mi? Ya yemek yapmak, ya da yazı yazmak? Ne yazacağım hakkında uzun uzun düşündüm. Boş bir levha gibiydim. Sonra dedim kendime "denizleri seviyorsan, dalgaları da..."..Şaka şaka...Dedim ki ben de ne yazacağımı bilmediğim hakkında yazarım o halde. 40 yıllık hayatımda öğrendiğim en önemli şeylerden biri süreklilik. Sürekliliği yakalamak ve bırakmamak gerekiyor. Bir şeyler yazmayı seviyorum. Dilerim bu sefer sürekliliği yakalarım. Bakalım.. Hayırlısı, kısmet ve de takdiri ilahi :) "Hangisi daha iyidir, kolay elde edilmiş bir mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acılar mı? Evet, Hangisi daha iyidir?" (Dostoyevski-Yer altından Notlar) İnstagramda rastladığım bu alıntı üzerine düşündüm bugün. Çok değil ama, az düşündüm. Karar veremedim. Belki  birilerinin düşünecek bir şeylere ih