Ana içeriğe atla

KELİME OYUNU 95

 

Haftanın kelimeleri yine Deepsi’den:: Beyaz/Nefes/Ayak/Şans/Tokat


LANET Mİ, LÜTUF MU?

Sıradan görünmeye çalışan sıra dışı bir adamın öyküsü bu. Böylelerini bilirsiniz,  hayat onlara pek çok yetenek vermiştir  ama dikkat çekmek istemez, “küçük” oynarlar. Dışarıdan baktığınızda sabah sekiz, akşam beş çalışan, sıkıcı bir memur dersiniz;  spotlar kendine dönmesin diye sesini çıkarmaz o da.

Mustafa  onlardan biriydi. Her gün tertemiz giyinir, işine gider, tüm evrakları özenle tasnif eder,  gelmesi muhtemel teftişe hazır sürdürürdü hayatını.  Çok titiz, planlıydı. Hayatın her dakikasını planlamaya özen gösterirdi. Öyle ki evleneceği kızı  bulmadan önce düğün salonunu tutmuş; kızı bulma işini de salon tarihine yetiştirmişti.

Sabah beşte kalkar, her bir köşesini özenle tasarladığı bahçesinde ney üflerdi güvercinlerine. Yan flüt çalardı. Sadece nefesli çalgılara değildi yeteneği. Gitar, saz, davul…. Çalmadığı enstrüman yok gibiydi. Bu yeteneği sayesinde paşalara müzik yaparak askerliğini rahat geçirmişti. Üstüne üstlük telefon kulübesinde pelerinini giyen Süpermen misali, akşamları memur kimliğinden sıyrılıp düğün salonlarında çalarak güzel paralar kazanmıştı.

Bahçesinden söz etmiştik değil mi? El becerisi de verilmişti kendine. Bahçesinde orijinal  tasarım korkuluklarını kendi yapmıştı. Robot şeklindekiler, araba sürenler, envai çeşit tahta ve metal adamlar… Kuyular, banklar, peyzaj… Hepsini kendi elleriyle yapmıştı.

Sonra hayvanlara düşkündü. Özellikle tavuklara. Türkiye’nin her yerinden yumurta toplar , kuluçka makinesinde civciv çıkartır, farklı tür tavuklar yetiştirir, sağa sola dağıtırdı. Sonra leyleği vardı… Her sene gelen leyleği için bir yuva tasarlamış, beyaz leyleği onun yaptığı yuvayı beğenmemiş, kendi yuvasını yapmıştı. Leylek her sene geldiği gibi, her sene giderdi. Ayağındaki çipten takip ederdi onu.  Mustafa üzülmezdi, bilirdi leyleğin tekrar geleceğini.

Yetenekli, özel insanların ruhlarını beslemek; yeteneklerini geliştirmek için biz sıradan insanlardan daha çok yalnız kalmaya, kendileriyle baş başa olmaya ihtiyaçları vardır. Dışarıdan nasıl havalı görünüyor değil mi? Ne kadar şanslılar?!  Aileleri için hiç havalı değildi bu durum. Çünkü Mustafa’nın eşi ve kızlarının da eşe ve babaya ihtiyaçları vardı ama yeteneklerini geliştiren Mustafa ortada yoktu. Yıllar geçti, kızlar büyüdü ve ailenin kadınları evden gittiler;  boşandı Mustafa. Kızlar küstü babalarına. Değil tokat atmak bağırmamıştı bile çocuklarına, hiçbir şeylerini eksik etmemişti. Mustafa üzüldü, çünkü biliyordu kadınlarının gelmeyeceğini.

Mustafa napsın? Ruhuna sarıldı, ilgi alanlarına verdi kendini, ama  eşine , kızlarına anlam veremedi.  Hikayesini yazan Tosbağa’ysa düşündü: Mustafa’nın yetenekleri lütuf mu, lanet miydi? Sonra şuna karar verdi: Sanatçı ruhlar evlenmemeliydi…

 

Yorumlar

  1. ah ne adammış valla sırf yetenek ama işte onunla yaşayanlar ona karışmazsa iyi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onlar da haklı ilgi istiyorlar. Yeteneklerinin diyetini bekar kalarak ödemeliydi. Yine ödemiş oldu:)

      Sil
  2. Mustafa hayal değil,haftasonu beraber yemek yedik:)) böyle değişik insanlarla dolu çevremiz. Bu ara onları yazmak istiyorum. Nasılsa kendilerini yazdığımı bilmiyorlar;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder