Ana içeriğe atla

KELİME OYUNU 94

   


Kelime Oyunu’nun 94. Hafta kelimelerini;  Deep tone vermiş:  “kelebek-hilal-küre -çatlak -ova”  .


Ben bu ara kötü insanların yerine geçip, toplumda ahlaksız olarak nitelendirdiğimiz konular hakkında yazmak istiyorum. Yazar her konuda yazabilmeli değil mi? Ama fark ettim ki okuduğum kitaplar içimde yaşıyor, sanki yazarken okuduklarımı tekrar yazıyorum. Bugün kötülük dolu oldu öyküm. Enerjinizi aşağıya çekebilir… 



YENİ HAYATIN İLK GÜNÜ

Her akşam olduğu gibi apartman kapısını açtı. Birkaç basamak çıktıktan sonra asansör kapısının önüne geldi, asansöre binip, her günkü gibi altı numaraya bastı. Hiç şaşmazdı. Kurulmuş saat gibi.. Pek çok insan aynı değil miydi? Oysa o gün o , herkesten farklı biri olmuştu.


Asansörden inip kahverengi çelik kapıyı açıp evine girdi. Kovid sonrası alışkanlıkla lavaboya yönelirken gözü dünyayı sırtında taşıyan Atlas heykeline takıldı. Koca küreyi sırtında taşıyormuş gibi olduğu çok olmuştu. Pısırık, korkak Volkan…. Kendi dertleri dışında başkalarının dertlerini yüklenir, “hayır” demezdi. Bugüne kadar … Bugün onun yeni hayatının ilk günüydü. 


Elini uzun uzun yıkadı. Elinin arınmayacağını biliyordu. Çok da umurunda değildi. Elini mikroplardan kurtulmak için yıkıyordu, suyun ruhunu arındırması için değil…


İçten içe biliyordu. Çocukluğundan beri hep biliyordu. Kurban Bayramları’da fark etmişti. Annesi, ablası, kardeşi Hilal…. Kan görmeye dayanamadıkları gibi sadece Kurban Bayramları’nda değil , normal zamanda da et pişirirken fenalaşır, yine de babaları Çatlak İbrahim Bey’den korktukları için fenalaşsalar da etleri pişirmeye devam ederlerdi. 


Pek çok huyunu babasından aldığı gibi bu huyunu da babasından almış olmalıydı. Uzun yıllar içinde yaşayan Çatlak İbrahim Bey’e dönüşmüştü bugün. Onun kadar acımasız, dengesiz, deli olabilecek miydi? Fazlasını olursun oğlum Volkan dedi, gülümsedi aynada kendine bakan yakışıklı suratına..


Evet, babası İbrahim ailedeki  kadınların aksine kana bayılırdı. Her akşam aile üyelerini sebepsiz yere döverdi. Hiç sebepsiz yere. Bir kere odaya kelebek girdiği için dayak yemişlerdi mesela. TV  açılmadığı, kanepe örtüsü kıvrık olduğu,  kaşlarının üstünde gözü olduğu için de dayak yedikleri olmuştu.


Evet , babası İbrahim Bey’in kötü genleri Volkan’a geçmişti. Kurban Bayramları’nda babası koyunun boğazını ona kestirirdi. İçten içe haz duyduğunu bilirdi. Sonra derisini yüzerdi. Sanki her gün yaptığı rutin işlerdi. Ilık kanın parmaklarının arasından süzülüşü garip bir keyif verirdi. Kimseye diyemezdi. 


Babasına rağmen iyi okullarda okumuş, mühendis çıkmıştı Volkan. İçindeki katil ruh da onunla birlikte büyüdüğü ova köyünden çıkıp Odtü’nün kampüsüne gelmişti. Bir gün biliyordu bir cana kıyacağını. Yakın arkadaşı Ali’yi öldürmüştü bugün. Bıçakla boğazını tek seferde kesmişti. Ali’nin göz bebekleri büyümüş, kanı ellerinden süzülmüştü. İçinde zerre acıma duymamıştı Volkan. O anları tekrar gözünün önüne getirirken vicdan azabı hissetmediğini fark etti. Oysa çok severdi Ali’yi. 


Gitti, bir bira aldı dolaptan..Kanepeye uzanıp, TV yi açtı. Bugün yeni hayatının ilk günüydü…


 

Yorumlar

  1. Ne kadar insan var kötülük yapıp da hiçbir şey hissetmeyen. Bu duruma bir örnek olmuş hikaye. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya , bu filmlerde yıllarca süren vicdan azaplari gösterilir ya, adam öldürüp haspitrn çıkan müşteriler geliyor bazen, normal hayatlarına devam ediyorlar. Hani vicdan azabı?herkes aynı değil demek ki..

      Sil
  2. hımmm kurban kesmekten arkadaş kesmeye :) hissizleşmiş demek ki volkan :) belki dee babası nedeniyle :) güzeldi öykü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ruh hastası, manyak Volkan... teşekkür ederim okuduğun için:)

      Sil
  3. Volkanın hikayesi burada bitsin, uzatmayayım :)) teşekkür ederim okuduğun için:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder