Ana içeriğe atla

ISLAK ŞEHİR VENEDİK

ISLAK ŞEHİR VENEDİK

Beş günlük İtalya seyahatimizin ilk durağı  Venedik. Venedik havaalanı uçuşu pahalı olduğundan, önce Bolanya havaalanına, oradan taksiyle Bolonya tren istasyonuna(20 euro), trenle 2 saate varan bir yolculukla (25 euro) da Venedik'e ulaşıyoruz. Uçaktaki rötarlar nedeniyle önceden aldığımız treni kaçırmak ve yolun uzunluğu keyfimizi kaçırsa da gece saat dokuzda Venedik tren  istasyonundan dışarı adım atar atmaz tüm yorgunluğumuz geçiyor, sanki zaman makinasından inmiş ve başka bir zamana ışınlanmış gibi hissediyoruz. Karanlıkta, kanallarıyla, köprüleriyle, ihtişamlı eski binalarıyla Venedik muhteşem görünüyor. 

İlk yapmamız gereken otelimizi bulmak. Otel seçerken şehir merkezinde olmasına özen gösteriyoruz ki gezmek kolay olsun. Neyse ki artık "google haritalar" var. Otuz dakikalık bir yürüyüşle, köprüleri aşıp otelimizi buluyoruz. Zaten Venedik'te en çok yapacağınız şey yürümek. Şehirde araçlar için yollar yok. Marketlere malların taşınması, çöplerin toplanması, ambulans hizmetleri sudan sağlanıyor. Su taksisi, toplu taşıma için vaporetto, turistik geziler için gondollar var.


Otelimiz aslında otel değil. Dört odası günlük kiraya verilen eski bir Venedik binası. Binanın kapısını çalıp içeri giriyoruz, bir masa üstüne adımıza bırakılmış bir not ve oda anahtarımız var, alıp odamıza geçiyoruz, hemen valizleri bırakıp Venedik sokaklarına keşfe çıkıyoruz.

gondol kullananlar denizciler gibi çizgili giyiniyor
Çok acıktığımız için ara sokakların birinde taş fırında pizza yapan bir dükkana atıyoruz kendimizi. Kapanmak üzere olan dükkanda biz ayaküstü pizzalarımızı yerken, kapanışa hazırlanan iki çalışan "luna" diye bir şarkıda dans ederek yerleri süpürüyorlar, aynı filmlerdeki gibi.

gece rialto köprü manzarası
Sonrasında eskiden çok varlıklı olduğu anlaşılan, şatafata önem veren bir şehrin sokaklarında dolaşıyoruz. Ara sokaklara girip çıkıyoruz, çok kalabalık değil ancak güvende hissediyoruz. Venedik'te turistlerin takıldığı iki temel lokasyon var; bir tanesi Rialto Köprüsü, diğeri San Marco Meydanı. Her yer birbirine yakın olduğundan kolayca buluyoruz, gece meydan çok kalabalık değil ama etrafındaki görkemli tarihi binalarıyla çok güzel görünüyor, bir kaç  fotoğraf çekip dinlenmek üzere odamıza dönüyoruz.

Ertesi gün sabah erkenden uyanıyor ve güleryüzlü otel sahibemizle tanışıyor ve İtalya'ya vergimizi ödüyoruz,12 Euro :( Şehri keşfetmek için sabırsızlansak da  öncelikle karnımızı doyurmak gerektiğinden, Rialto köprüsüne doğru yürüyoruz. Buradaki bir pastanede eşim sütlü kahve ve kruvasan denerken; ben bol soslu mozerellalı sandviç ve su ile kahvaltımı yapıyorum. Çay yok:) Eşimin kruvasanı  çok lezzetli, benim sandviç için aynısını söyleyemiyorum.Karnımızı doyurduktan sonra Venedik'i gündüz gözüyle görmeye hazırız.

Venedik, Adriyatik denizi üzerinde bulunan 118 ada üzerine kurulmuş, bu adalar  400 den fazla köprü,160 dan fazla kanalla birbirine bağlanmış. Adacıklar çam kazıklarla deniz altına sabitlenmiş. Şöyle hayal edince dönemi için ne kadar ileri bir denizcilik bilgisine sahip olduklarını ve bunun şehirlerine nasıl bir zenginlik getirdiğini düşünmek hiç de zor olmuyor.

san marco meydanı
San Marco Meydanı'na(Piazza San Marco)  tekrar gidiyoruz. Eskiden manastır  bahçesi olarak kullanılan bu alan sonradan törenlerin yapıldığı bir meydan olmuş. Napolyon burayı "Avrupa'nın en güzel salonu" olarak tanımlarmış. Meydanın  etrafında  eski görkemli binalar var, bunlardan ilki  Basilica San Marco.

san marco bazilikası-gece
Önünde turistlerin kuyruk olduğu San Marco Bazilikası'na  giriş ücretsiz; ancak içeride İstanbul'dan da getirilen hazinelerin bulunduğu bölümü gezmek ücrete tabi. Kuyruk uzun olsa da hızlı ilerliyor ancak kilisenin içine girerken çantaları kontrol edip, büyük çantaları almıyorlar. Kilise dıştan kubbeleri, heykelleri, İstanbul'dan getirilen atların replikası ile görkemli görünürken içindeki altın rengi işlemeleri, detaylı freskleri ile ilgi çekiyor.
atlar

San Marco Meydan'nında gezilebilecek diğer bir yapı Aziz Markos Çan Kulesi (Campanile Di San Marco).  Bu kuleye ücret karşılığı çıkıp Venedik'e tepeden bakabiliyorsunuz. Biz çıkmadık.


Meydandaki yapılardan en çok beğendiğim bir  saat kulesi olan Torre dell'Orologio.  Bu saat kulesini farklı yapan iki bronz heykelin zamanı geldiğinde ellerindeki büyük çekiç ile çana vurması. Aynı müzik kutusunda dans eden balerinler gibi. Sanki dev bir oyuncak gibi. Bayıldım.
saat kulesi-torre dell'orologio


Basilikanın yanında Dükler Sarayı binası var. Girişin ücretli olduğu bu heybetli  yapının ön cephesi Venedik'in büyük kanalına bakıyor. Eski yönetim merkezi olan sarayın içinde düklerin ikamet ettikleri odalar, mahkeme salonu, konsey ve hapishane bulunuyormuş. Cezası kesinleşen mahkumlar  iç çekerek sarayı hapishaneye bağlayan bir köprüden geçerlermiş, bu nedenle buraya Ahlar Köprüsü adı verilmiş.

San Marco Meydanı etrafını saran gösterişli binaların arasında uzanan  uzun, geniş ve beton bir meydan. Hiç ağaç yok. Kalabalık turist grupları, tarihi binaların altında restoranlar ve uçuşan güvercinler var. Akşamları restoranların bazılarında  canlı klasik müzik çalıyor ve meydanda bazı turistler vals yapıyorlar.


Dükler Sarayı'nı ön cephesi  Büyük Kanal'a (Canale Grande) bakıyor. Burası çok güzel, geniş bir su yolu. Kenarında yürüyüş yolları, şehir içine kıvrılan bölümünün iki yanında ise gösterişli nefis evler var. Kanal boyundaki yürüyüş bölümüne güzel heykeller kondurulmuş.

ihtişamlı bir venedik binası

Büyük kanal Venedik'i ikiye bölerken bu bölünmüşlüğü Rialto Köprüsü birbirine bağlıyor. Eskiden şehrin ticaret merkezi olan Rialto mahallesinde , körünün altındaki dükkanların yanında Venedik pazarı'nı da dolaşmak mümkün.

venedik sokağı
Bütün bu anlattığım yerlerde defalarca dolaşıyoruz. Bol bol yürüyoruz. Dinlenmek için durduğumuz bir parkta eşim ve bn ayrı banklara oturuyoruz. Onun yanında İtalyanca konuşan iki adam var. Sonra ben yanına gidiyorum ve "kalkalım mı" diyorum. Türkçe konuştuğumuzu duyan adamlar hemen lafa dalıyorlar. Urfalı olduklarını, yirmi bir yıldır Venedik'te yaşadıklarını, inşaat işçisi olduklarını söylüyorlar ve bize sitem ediyorlar. Ülkemizin çok güzel olduğunu, paramızı oralarda harcamamamız gerektiğini vurguluyorlar. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler, bazı insanlar hiç değişmiyorlar.

Venedik gezimiz sonlanırken, Venedik'i eskiden varlıklı olan, sonradan mal varlığını kaybeden soylu insanara benzettiğimiz dşünüyorum. Venedik'in kibirli hüznünü hissederek şehirden ayrılıyorum..


gündüz rialto köprü manzarası

gondol
vaporetto



Yorumlar

  1. Venedik Venedik hayallerimin şehri 😊🌸 gezmiş görmüş kadar oldum gerçekten çok teşekkür ederim canım benim resimler şahane 😊 sevgiler

    YanıtlaSil
  2. ooooo hoşgeldiin geziyordun yaniiiii gelcam yineğğğğ :)

    YanıtlaSil
  3. Gezmiş olduğumuz yerleri tekrar anımsatman iyi geldi. Vaporetto'ya binmiş ve sahil boyu Venedik panoramasını izlemişsinizdir. Bence gondoldan daha güzel oluyor bu gezinti:) Bir de bizim şansımıza Venedik Kıyafet Balosunun yapıldığı festival günlerine denk gelmiştik, sanki ayarlamış gibi. Herkesin yüzünde maskeler, orta çağ giysileri içinde fotoğraf çekenlere poz verenler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vaporetto fiyatı uygun olduğundan tercih etmiş ve uzun bir gezi yapmıştık. sizin geziniz daha şiirsel olmuş, maskeli venedik :)

      Sil
  4. çok güzel anlatmışsın yaa. tursuz kendiniz gezmek güzel de mii. ah venedik vergisi hihi :) ayrıntılar çok iyiydi. venedike gidersem bu yazın rehber oluuur thanx iyiydi buuu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. turla gezince orada 3 dakikanız burada 5 dakikanız var dediklerinden sürekli göz saatte tetikte olmak gerekiyor. tursuz olunca da her şeyi planlamak gerekiyor. yine de tursuzu tercih ederim. beğenmene sevindim ;)

      Sil
  5. Gezi yazılarını pek severim.Keyifle okudum. iki adamın urfalı çıkması ayri bi komik😅

    YanıtlaSil

Yorum Gönder